Salla, Silkele Düşsün

Gündemde o kadar çok yazacak konu var ki, hangisini yazayım, nereden başlayayım ve nasıl bitireyim karar veremiyorum. Yine de bir yerlerden başlamak ve bitirmek gerekiyor. Zira on altı yıldır, yalanla, baskıyla, yolsuzluk ve rüşvetle ülkeyi yönetmeye çalışan AKP iktidarı, çağdaş ve demokratik bir ülkede bir gün bile koltuğunda oturamazdı. Ama gel gör ki, bizim gibi eğitim düzeyi düşük, üretmeyen, var olanı hızla tüketen ve bir de üstelik, kaderci bir toplumda, aynen Latin Amerika ülkelerinde olduğu gibi dış sermaye güçlerine bağlı bir şekilde, maalesef iktidar düdüğünü çalabilmektedir.

Halkı için hiçbir şey yapmayan, devleti yönetmek için değil, kendilerini zenginleştirmek için siyaset yapanlar, sonsuza kadar iktidar olamazlar. İçin için çürüyen, çürüdükçe de kokuşan yönetimler, hukuksal baskı ve şiddeti siyasette araç olarak kullanırlar. İnsan egosunun zayıf yanlarından biri kendisinde olmayanı hemen her yerde, bolca dillendirmesidir. Yoksul hep paradan söz ettiği gibi, ahlaksız ahlaktan, namussuz da namustan söz eder. AKP iktidarı ve O’nun Başkanı da kendi dünya görüşlerinde asla bulunmayan hukukun üstünlüğünden, adil olmaktan, vicdan ile barıştan söz ederek iktidarlarını bugüne dek sürdürdüler. Komşularla sorunsuz yaşamaktan bahsederken etraflarında düşman olmadıkları bir tek ülke bırakmadılar. Çağdaşlaşmak ve meşruiyetleri adına bir dönem AB’ye yamananlar, artık AB’nin bir tek üye ülkesine dahi gidemez oldular. AKP’yi kurarken icazet aldıkları ABD ile her yirmi dört saatte bir sözlü atışmaya-dalaşmaya başladılar.

“Ey İsrail!” “one munith”, “siz adam ve çocuk öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” diye kafa tutar gözükürken, “Kudüs Filistinlilerin ve İslamındır” diye gürleyip Ariel Şaron; “İsrail’in başkenti Kudüs’e hoş geldiniz, Sayın Erdoğan” dediğinde; sessiz kalıp, hiç istifini bozmayan AKP Başkanı, seçim arifesinde İsrail düşmanlığını kokuşmuş siyasetlerinin baş söylemi yaptı.

Osmanlı hayranlığını dillerinden düşürmeyenler onların yolundan gitmeyi devlet yönetimi sanmaktadırlar. Padişah Abdülaziz’in Avrupa’dan aldığı borç paralarla saraylar yaptığı gibi, yüksek faizlerle zar zor buldukları borçla bin odalı saray yaptırdılar. Dünyanın en pahalı lüks araba ve uçaklarını alırken düşünmezken, bugün dolar TL karşısında sürekli yükselirken dış güçlerden ve faiz lobilerinden şikayet etmektedirler. Yiyip içtiğimiz ne varsa ithal edilirken, yıllarca kendisine yeten bir ülke olan ülkemiz, etten samana, kuru fasulyeden mercimeğe varana kadar dış alımla sağlanırken, ülkenin tarım üreticileri ipotekli tarlasıyla yaşar konuma düşürülmüş bulunmaktadır. Osmanlı’nın Duyun-u Umumiye’si yerine, hazinenin altınlarını İngilizlere rehin bırakanlar, üç kuruş borç bulmak için emperyalist sermayeye dil dökmektedir. Bulduğu kredilerle her gittiği ülkeden uçak ve silah alan bir zihniyet devlet yönetemez. Sevdalısı oldukları Padişah Abdülhamit gibi saray yaptırıp halkın içine giremeyen, Cuma namazına bile altmış arabalık konvoy ve binlerce koruma ile giden bir zihniyet kendi korkusunu yenmek için ülkeyi korku ve şiddetle yönetmekten başka yöntem bulamamaktadır.

On altı yıl iktidar koltuğunda oturup demokratik hiçbir hak hukuk açılımı yapmayan AKP, 24 Haziran seçim beyannamesinde yine 2002 de olduğu gibi reformlardan, özgürlüklerden, hukukun üstünlüğünden ve adil bir yargıdan söz etmektedir. Yalanın bu kadarına da “pes be” birader denilir. Devleti tarikatlarla paylaşan, sonra onunla iktidar kavgası edip ülkeyi kanlı bir darbe girişimine sürükleyenler, bugün yeni tarikatlarla devleti yeniden paylaşmakta asla bir sakınca görmemektedirler. Devleti çiftlik kendilerini sahip, ortaklarını kahya sanan zihniyet, çağdaş devlet yönetiminden söz etme hakkına sahip olamaz. Gün be gün batmaktalar, battıkça da dünyada yalnız kalmaktalar. Varsın böyle olsun, dalkavuklar kendisini dünya lideri ilan ediyorlar ya… Bu yetmezmiş gibi bir de Allah’ın tüm vasıflarına sahip kılıyorlar ya… Gerisi varsın fasa fiso olsun…İslam’ı ikbal ve zenginlik kaynağı yapanlar, halkı aldatarak onları sahte cennette yaşadıklarına inandırmaya çalışmaktadırlar. Utanmanın ve saygının yok olduğu yerde her söylem ve davranış mübah görülme gibi bir hastalığa sürükler insanı. Ülke yöneticileri şu anda böyle bir konuma sürüklenmişlerdir.

Ülkenin dört bir yanını yangın sarmış ama AKP için bunun hiçbir önemi yok. Zira iktidar koltuğu rahat olduğu gibi bol nimetlere de sahip bulunmaktadır. 2017 yılında bir milyon ton mısır ithal edilmiş. Bununla elde edilecek şekerin piyasada pazar bulması için doğal şekerin yok olması gerekmektedir. Böylece elde kalan son on dört şeker fabrikasının satılması gerekli olmuştur. Dünyanın en büyük emperyalist sermayesi ile sarmaş dolaş yaşayan AKP, bu ulusu aptal yerine koyarak göbekten bağlı olduğu emperyalist çevreye görünürde saldırmaktadır. Havayı yumruklayan boksörler gibi… Kabadayılık gösterisi ile devleti yönetmeyi adet edinmiş zihniyet, bugün çürümüştür. Çürüyen her meyve gibi silkelendikçe dalından düşmesi an meselesidir.

Sayın Muharrem İnce salla, silkele ki düşsün AKP iktidardan.

Sayın Meral Akşener salla, silkele düşsün çürümüş AKP iktidardan.

Sayın Selahattin Demirtaş tutsak olsan da, aklın özgürdür. Sen de salla ve silkele ki, sizleri tutsak eden AKP zihniyeti düşsün iktidardan.

Sayın Temel Karamollaoğlu, senden doğan İktidara sen de bir tekme vur ki, silkelensin, sizi yıllardır kıyı köşede bırakan bir daha başını kaldırmayıp düşsün iktidardan.

Tarihi deli raporlulardan öğrenen AKP, İslam’ı dejenere eden profesör fetvacılardan, AKP’nin kurucu başkanını Allah’ın meziyetleri ile tanımlayıp Allah’laştıranlardan kurtulmak için, tüm ulus olarak çürümüş zihniyeti 24 Haziran’da hep birlikte sallayıp çürük meyve gibi düşürmek için sandığa koşmalıyız. Koşmalıyız ki, hep birlikte AKP ve zihniyetini tarihten silelim.

Tüm ulus bileşenleri salla, silkele ki kokuşmuş harami zihniyet yerden kalkmamacasına düşsün.

Bunları da sevebilirsiniz