Almanya Basın

Almanya’da Cumhuriyet’e bağış kampanyası

03/05/2018

Deutsche Welle Türkçe

Alman Gazete Yayımcıları Birliği Cumhuriyet gazetesine destek amacıyla bir bağış kampanyası başlattı. Birliğin genel müdürü Dietmar Wolff kampanya fikrinin nasıl ortaya çıktığı DW Türkçe’ye anlattı.

Deutsche Welle: Bu bağış kampanyası fikri nereden çıktı?

Dietmar Wolff: Cumhuriyet gazetesinin ekonomik zorluklarla boğuştuğu yönünde bize bilgi geldi. Ardından konuyu biraz araştırdık. Cumhuriyet, bir vakıf tarafından yönetilen bağımsız bir gazete ve Türkiye’de basın özgürlüğü konusunda önemli bir rol oynuyor. Daha sonra yapılan bir yönetim kurulu toplantısında genelde basın özgürlüğünden bahsederken güncel örnek olarak Cumhuriyet gündeme geldi. Biz de sonuçta branş olarak hep basın özgürlüğünden bahsetmenin yeterli olmayacağını ve somut olarak bir şeyler yapmamız gerektiğini, destek vermemiz, dayanışma sergilememiz gerektiğini dile getirdik. “Peki, ne yapabiliriz?” diye düşünürken Cumhuriyet’e ekonomik açıdan destek sağlayabileceğimizde karar kıldık. 3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü’nde de bir bağış kampanyasına start vermek istedik. Dünya Gazeteler ve Haber Yayımcıları Birliği ve Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün de desteğiyle yola çıktık.

Kampanya tam olarak nasıl yürütülecek?

Bugün üyemiz olan tüm yayımcıları kampanyadan haberdar ettik. Cumhuriyet’e destek olabilmek amacıyla bir bağış kampanyası başlattığımıza dair, herkese bir mektup gönderdik. Hazırladığımız kampanya ilanını da, tüm bilgilerle internet sitemize yükledik. Tüm gazeteler mayıs ayı boyunca bu ilanı, kendi sayfalarında kullanabilecekler, bu tabii ki ücretsiz, yani gazeteler kampanyaya çağrı ilanına herhangi bir karşılık almadan sayfalarında yer verecek. Ayrıca Dünya Gazeteler ve Haber Yayımcıları Birliği’nin Paris’teki merkezinden de ilanın İngilizce versiyonunu internet sitelerine koymalarını rica ettik. Böylece başka ülkelerden de ilgilenen gazeteler ilanı yayınlayabilecek. Belki başka ülkelerden de kampanyaya katılım olur, kim bilir? Kampanyayı özellikle 3 Mayıs’ta başlatalım dedik, zira basın özgürlüğü konusu tabii bu gün nedeniyle çok daha gündemde, mercek altında.

Dünyada baskı altında olan gazetelerin sayısı giderek artıyor, hatta Macaristan gibi Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bile bu olguyu gözlemlemek mümkün. Siz neden tercihinizi Cumhuriyet’ten yana kullandınız?

Alman medyasında son dönemde düzenli olarak Cumhuriyet ile ilgili haberler çıkıyordu ve çıkmaya da devam ediyor. Gazetenin eski genel yayın yönetmeni Can Dündar burada yaşıyor, hatta Alman Dergi Yayıncıları Birliği’nin Basın Özgürlüğü için Altın Victoria Ödülü’ne layık görüldü. Tabii açılan dava, tüm duruşmalar buradan da yakından takip edildi. Son olarak gazete çalışanlarına yağan hapis cezalarına da Alman medyasında genişce yer verildi. Yani Cumhuriyet’i anlatmamıza, açıklamamıza pek gerek yoktu kampanyayı başlatırken. Ayrıca Türkiye bizim için önemli. Burada milyonlarca Türkiye kökenli insan yaşıyor. Tarihsel bağlarımız çok sıkı, ekonomik bağlarımız çok sıkı. Türkiye Almanya için herhangi bir ülke değil. O yüzden karşılıklı ilgi çok doğal.

Kampanyadan Cumhuriyet’in ne zaman haberi oldu?

Kendileriyle yaklaşık iki hafta önce temasa geçtik ve böylece bağış kampanyası planlarımızdan haberleri oldu. Tabii ki sevindiler. Şunu da vurgulamam lazım: Sonuçta bu destek, Cumhuriyet’in kendi ayakları üzerinde durmasına yardım niteliği taşıyacak. Şu anda gazeteye yeterince reklam gelmediği için, satış fiyatı epey yüksek. Bu durumu ne kadar sürdürebilirler, belli değil. Fakat yeni ürünlerle durumlarını düzeltmeyi planlıyorlar. Bu zorlu dönemi atlatmalarına destek olacağını umuyoruz bu kampanyanın.

Beklentileriniz ne yönde?

Ne kadar miktar toplanacağı konusunda hiçbir fikrimiz yok. 5 bin de olur, 10 bin de, 100 bin de, kestiremiyoruz. Ama bu bizim için bir kriter olamaz dedik. Bir duruş sergilemek istiyoruz dedik. Bir şekilde Cumhuriyet’e destek olacak bir miktar toplanacaktır, eminim. Ama zaten Alman Gazete Yayımcıları Birliği olarak yıllarca Cumhuriyet’i taşımak gibi bir niyetimiz de yok. Bir crowdfunding kampanyası yani kitlesel fonlama da yapabilirdik. Ama bu sistemde belli bir miktarı hedef belirlemeniz gerekiyor. Bu hedefe ulaşılamadığı takdirde, taahhüt edilen bağışlar bağışçılara geri dönüyor. Eğer hedef koyup buna ulaşamasaydık, Cumhuriyet’in eline hiçbir şey geçmeyecekti. Ama her cent önemli diyerek bu yöntemden vazgeçtik.

Toplanan bağışların yerine ulaşamamasından, örneğin Türk hükümetinin bunu engellemek için bir düzenleme yapma olasılığından çekiniyor musunuz?

Bu konuya hiç kafa yormadık. Bu kampanya bir prensip meselesi. Yardım etmek isterseniz yardım edersiniz, bu kadar. Ama öncesinde “Ya engellerlerse?” diye kafa patlatırsanız, hiç başlamayın, daha iyi. Olur da, bir engel çıktı, biz de bunun peşini bırakmayız ve haberini yaparız. Fakat biz zaten işin siyasi boyutunu düşünmeden yola çıktık. Öncelikli amacımız dayanışma. Zaman zaman gazetecilerinin çoğunluğunun ofiste değil de hapiste olduğu hissine kapıldığımız bir yayımevi zor durumda ve biz yayımcılar olarak yardım etmek istiyoruz.

Söyleşi: Aydın Üstünel

Die Welt: Erdoğan’ın liderlik anlayışı Avrupa demokrasilerine uymuyor

22/05/2018

Deutsche Welle Türkçe

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saraybosna konuşması, ABD’nin İran’a yaptırım kararları ve Venezuela’daki başkanlık seçimi Alman gazetelerinden seçtiğimiz yorumların konularını oluşturuyor.

Die Welt gazetesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Saraybosna’daki seçim konuşmasını Avrupa’daki Türk kökenlileri sahiplenme girişimi olarak değerlendiriyor:

“Erdoğan Avrupa ülkelerinde bir kral gibi boy göstermeye ve Türkleri asimilasyon ve diğer şeytanlıklar karşısında uyarmaya alışıktı. Türklerin en yoğun yaşadıkları Almanya, Avusturya ve Hollanda seçim buluşmalarını yasakladı. Erdoğan bu ülkeleri Nazi metotları uygulamakla suçladı. Böyle bir liderlik anlayışı Avrupa demokrasilerine uymuyor. Ama kimse açık konuşmaya cesaret edemiyor.

Cumhurbaşkanı Steinmeier bile Erdoğan ile buluşan Türk asıllı futbolculara herkesin birden fazla vatana sahip olma hakkının bulunduğunu söyleyerek düşüncesizliklerini temize çıkartmış oldu.

Erdoğan bu kez Saraybosna’da konuştu. O Avrupa’da yaşayan Türk kökenlilerin sonsuza dek kendine ait olduklarını sanıyor. Onlardan Türkiye için demokrasilere sızmalarını istiyor. Genç Türkleri zayıf noktalarından vurabildiğini görmek insanı ümitsizliğe düşürüyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) ABD’nin İran’a uygulayacağını açıkladığı yaptırımlarını konu alan yorumunda İran’ın baskıyla dize getirilemeyeceğini vurguluyor:

“ABD baskıyı arttırdıkça Tahran’ın dik başlılığı daha da artıyor. 2015 yılında imzalanan ‘nükleer anlaşma’ göz hizasında müzakere etmek şartıyla İran’ın tavize yanaşacağını gösterdi. Başkan Trump ve onun dışişleri bakanı İran’a da Kuzey Kore anlaşmazlığındaki gibi davranarak daha fazla şey elde ederler. Ağır yaptırım tehditleriyle İran’ı yeni bir anlaşmaya zorlamak mümkün değildir.”

Berlin’de yayımlanan Der Tagesspiegel gazetesi Avrupa’nın ABD ile İran arasında tırmanan gerginlikteki konumunu sorguluyor:

“Avrupa Birliği’nin Doğu Ukrayna’daki savaşın dondurulması dışındaki tek dış politika başarısı İran ile ‘nükleer anlaşma’ imzalanması olmuştur. Avrupa öz saygısı nedeniyle anlaşmadan vazgeçilmesine direnmek zorundadır. Zorlamaya boyun eğdiği takdirde Brexit’in zaten zayıf düşürdüğü Avrupa Birliği’ni kimse ciddiye almaz. Avrupa’nın Amerikan ticari yaptırımlarına kendi işletmelerini zincire vurarak tepki göstermesi zor gelse de en müşkül konu değildir. Trump’ın İran’da sadece nükleer programa son verilmesi değil de savaşla rejimi değiştirme peşinde olduğu ortaya çıkarsa Avrupa bu serüvene katiyen bulaşmamalıdır. Irak, Suriye, Afganistan ve Libya böylesi girişimlerin nereye vardığını göstermeye yeter.”

Süddeutsche Zeitung’un Venezuela seçimlerini konu alan yorumunda sonuçta muhalefetin de payı olduğu öne sürülüyor:

“Venezuela’daki seçimi dünyanın en büyük petrol yataklarının bulunduğu ülkesinin canice sömürülüşü, sinizm, insafsızlık ve öncelikle de açlık krizinin devamı kazandı. Devlet başkanı ve iflas müdürü Maduro aynen devam edebilecek. Muhalefet kulağa anlaşılır gelen nedenlerle seçimi boykot etti ve taraftarlarına sandığa gitmeme çağrısı yaptı. Fırsat eşitliği yoktu. Muhalefetin adayları yargı tarafından seçimden men edildi. Boykot çağrısı etkisini 1958 sonrasının en düşük katılımıyla gösterdi. Oylamanın meşruiyetine gölge düştü. Venezuelalı seçmen yoğun katımla demokratik direniş gösterip, malum hilelerle üzeri örtülemeyecek oy oranıyla Maduro’ya sürpriz yapsa daha iyi olurdu. Halkın yüzde 80’i Maduro’dan nefret ediyor. Muhalefet ortak adayla seçime katılsa kazanma şansını elde ederdi. Bu fırsat kullanılmadı. Maduro’nun zaferi açlık çeken çoğunluk için hezimet anlamına geldiği kadar, muhalefetin başarısızlığını da gözler önüne serdi.”

AG, BÖ

Almanya’dan Türkiye’ye silah ihracatı azaldı

07/05/2018

Deutsche Welle Türkçe

Almanya’da 14 Mart’ta göreve başlayan yeni hükümet Türkiye ve Suudi Arabistan gibi askeri operasyonlar düzenleyen ülkelere silah ihracatını azalttı.

Alman Ekonomi Bakanlığı, Sol Parti’nin silah ihracatına ilişkin verdiği soru önergesini yanıtladı. Buna göre 14 Mart’ta göreve başlayan yeni hükümet, 14 Mart – 20 Nisan tarihleri arasında Türkiye ve Suudi Arabistan’a sadece birer silah ihracatını onayladı. Türkiye’ye izin verilen silah ihracatının bin 926, Suudi Arabistan’a izin verilen silah ihracatının ise 28 bin 563 euro değerinde olduğu belirtildi. Geçen yılın aynı dönemde Türkiye’ye 3 milyon 300 bin euro, Suudi Arabistan’a ise 24 milyon 500 bin euro değerinde silah ihracatına izin verilmişti.

Türk birliklerinin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak gördüğü YPG’ye (Halk Savunma Birlikleri) karşı Afrin’de ocak ayında başlattığı operasyon, Almanya’da muhalefetin Türkiye’ye yapılan silah ihracatlarını eleştirmesine neden olmuştu. Suudi Arabistan ise toplam sekiz ülkenin yer aldığı Yemen’deki Şii Husi isyancılarına karşı savaşan ittifaka öncülük ediyor.

Yemen’e operasyon düzenleyen ülkelere satış izni yok

Almanya’da hükümet ortakları Hristiyan Demokrat Birlik (CDU), Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ve Sosyal Demokrat Parti koalisyon müzakereleri sırasında Yemen’deki savaşa doğrudan katılan ülkelere silah ihracatının durdurulması konusunda uzlaşma sağlamıştı. Ancak yeni hükümetin göreve başlaması öncesinde izni verilen anlaşmalar bunu kapsamıyor.

Alman hükümeti 14 Mart-20 Nisan arasında Yemen’de Husilere karşı operasyon düzenleyen ülkelerden Suudi Arabistan’ın yanı sıra Ürdün’e ise 150 bin euro değerinde silah ihracatını onayladı. Operasyona katılan diğer altı ülkeye Mısır, Bahreyn, Kuveyt, Fas, Birleşik Arap Emirlikleri ve Senegal’e ise silah ihracatı için izin verilmedi. Almanya geçen yıllarda Yemen’de savaş yürüten bu sekiz ülkeye 1 milyar 300 milyon euro değerinde silah ve savunma ihracatını onaylamıştı.

Sol Parti silah ihracatının durdurulmasını istiyor

Sol Parti, Yemen’e operasyonlar düzenleyen bu sekiz ülkenin yanı sıra Türkiye’ye de silah ve savunma ihracatının da tamamen durdurulmasını talep ediyor. Sol Parti Milletvekili Alexander Neu, Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada, “Yeni Alman hükümeti Yemen’de savaşan bu sekiz ülkeye her ne kadar silah ihracatı yapmak istemiyor olsa da aslında bunu yapıyor” dedi.

Sol Parti’ye göre hükümet Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelere yapılan ihracatlarla Alman silah ihracat yönetmeliğinin kısıtlayıcı maddelerini ihlal ediyor. Sol Parti yaptığı açıklamada, “Bu yönetmelik çatışma bölgelerine silah ihracatını yasaklıyor” ifadesine yer verdi. Açıklamada, Alman silah ihracat yönetmeliğinde “Savaş silahları ve savaşlarda kullanılabilecek silah ve buna benzer diğer savunma malzemelerinin silahlı çatışmaların yaşandığı ya da böyle bir tehdidin olduğu ülkelere gönderilmesine izin verilemez” denildi.

dpa/HT,HS

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın