Kadınların Görünmez Emeği ve Annelik

Kadınların pek çok alanda görünmez olduklarını ya da görünmez kılındıklarını ortaya dökmekle başladı her şey aslında. Tüm dünyada kadınlar pek çok alanda var olabildiklerini kanıtlama yolunda oldukça fazla yol aldılar. Biyolojik temelli argümanların artık kadının aklı, entelektüel kapasitesi, becerileri ya da hayalleri üzerinde bir geçerliliğinin kalmadığını biliyoruz! Tüm bunlara rağmen, kadın emeğinin ısrarla görünmez kılındığı bir alan var – annelik ve ev-içi emek. İster az gelişmiş, isterse ileri düzeyde gelişmişliğe sahip olan ülkelerde olsun, kadın emeğinin en az katma değer getiren ve en çok sömürüldüğü yer ne yazık ki kendi evlerimiz! Hangi kuşaktan olursanız olun biraz sonra tarif edeceğim kadın/anne tipleri sizlere yabancı gelmeyecektir; az ya da çok kendi annenizde ya da çevrenizdeki ailelerde bu örneklerin benzerlerini gözlemlemeniz pek mümkün.

İçimizden biri olan komşu kızı Pelin’in annesi ne kamuda ne de özel sektörde çalışmış bir kadın değildir. O yüzden başkalarının emekliliğe adım attığı bir yaşta olmasına rağmen sosyal güvencesi olmadığı için, herhangi bir emekli geliri ya da emeklilik hayali olmayan bir kadındır Pelin’in annesi. Peki, bu 60 yıllık hayatında hiç mi çalışmadı bu kadın dersiniz? Aslında Pelin’in annesinin özel alanda ve ev-içi alanda çalışma hikâyesi ta çocukluğuna kadar gider. Ailesiyle birlikte kendi bağ bahçelerinde ürün toplayan o küçük kızdır Pelin’in annesi. Biraz büyüdüğünde aile evinde kendi annesine tüm ev işlerinde en büyük yardımcı da yine odur ailenin tek kız evladı olarak. Pelin’in anneannesi hastalıktan yatağa düşüp iş göremez olduğunda, daha taptaze bir filiz olan Pelin’in annesidir hem kendi anasına hasta yatağında bakan, hem de kardeşlerine onun yerine analık yapan. Sonra kendi yuvasının kadını ve kendi çocuklarının annesi olmaya sıra geldiğinde, çalışmaktan vazgeçer mi Pelin’in annesi acaba? Uzun yol kamyon şoförü olan kocasının yokluğunda tüm ev işleri, çocuklarının ihtiyaçları ve eğitimi hep onun üzerindedir. Bayramlarda çocuklarına bayramlık kıyafet diken, kış günlerinde üşümesinler diye onlara o atkıları ve kazakları ören de yine odur. Haneye giren gelir yetmediğinde, gelir düzeyi daha yüksek olan yan mahallenin evlerine günübirlik temizliğe giden; ev işleri ve çocuklardan arta kalan zamanında evde yaptığı tarhanayı, turşuyu, el emeği göz nuru elişlerini mahalle pazarında satan da yine bizim Pelin’in annesidir. Yıllar sonra yaptığı seferlerden birinde kaza geçirip vefat eden babanın ardında yetim kalan çocuklarına hem analık, hem de babalık yaparak, kızını ve oğullarını birbirinden ayırmadan okutup meslek sahibi yapan da yine Pelin’in annesidir.

Diğer örneğimiz Pelin’in annesinin günlük temizliğe gittiği gelir düzeyi yüksek olan yan mahallede oturan, bir kamu kurumunda şef olarak çalışan otuzlu yaşlarının başında genç bir kadındır – 5 yaşındaki Arda’nın annesi. Her sabah Arda’nın okul çantasını hazırlayıp kahvaltısını ettirdikten sonra, onu anaokuluna bırakarak işine zamanında yetişmeye çalışır Arda’nın annesi. Pelin’in annesinin haftada bir temizliğe gittiği o evde yaşar babası ve annesiyle küçük Arda. Arda’nın annesi işten biraz erken çıkıp oğluna yetişebilmek için koşturur her gün. Okuldan eve döndüklerinde yeni bir koşuşturmaca başlar evin içinde: bir taraftan Arda’yla ilgilenirken, bir taraftan yemek yapar, sofrayı hazırlar genç anne. Baba eve geldiğinde yemeklerini yerler; sonrasında Arda’nın annesi bulaşıkları yıkar; varsa çamaşırları koyar makinaya. Arda’nın uyku vaktinde onu uyutmak da ayrı bir iştir genç anne için. Çünkü Arda her gece bir masal ister annesinden ve illa ki o okusun ister. Masal bitince annesi de yanında yatsın ister o uykuya dalana dek. Arda’yı uyuttuktan sonra günün sonunda, ertesi güne hazırlık yapar Arda’nın annesi: yıkanan çamaşırlar asılır, gömlekler ütülenir, ortalık toplanır. Arda hasta ise, annesi sabahleyin işe gidecek olmasına rağmen, sabaha kadar başında bekler gözünü kırpmadan ve saat başı Arda’nın ateşini ölçerek. O evde de aynı Pelinlerde olduğu gibi yatağa en son anne girer ve sabah o sıcak yataktan herkesten önce yine anne kalkar.

Gelin bir de rakamlara bir göz atalım: Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2014’de yapmış olduğu araştırmaya göre, Türkiye’de kadınların iş gücüne dahil olamama nedenlerinin başında “ev işleriyle meşgul” olma gelmektedir. 12 milyona yakın kadın ev işleriyle meşgul oldukları için bir işte çalışmadıklarının belirtmişlerdir. Öte yandan aynı araştırma, Türkiye’de 1,5 milyon kadının kayıt dışı ve yarı zamanlı çalıştığı tespit etmiştir. Farklı sektörler arasında en dramatik olan tarım sektöründe, kayıtlı kadın istihdam oranı %15 iken, kayıt dışı kadın istihdamı %53’tür. Bunun nedeni, kadınların bir taraftan ev-içi emek harcarken, diğer taraftan da tarımda ücretsiz aile işçisi olarak çalışmasıdır. Genel istihdama bakıldığında ise, Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı (%30 civarı), OECD ortalamasının ancak yarısıdır.

Verdiğim örneklerden ve de rakamlardan sonra, “Kimdir bu Pelin’in annesi? Kimdir bu Arda’nın annesi? Kim bu kadınlar?” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bir adı yok mudur bu iki annenin? Var elbet! Ancak onlara dilediğiniz isimleri siz verin lütfen. Biri ev hanımı, diğeri devlet memuru olan bu iki kadının adlarını kendi annelerinizin adlarıyla değiştirebilirsiniz pekâlâ! Onlar ücretli ya da ücretsiz hem evde hem de kamusal alanda çalışan – aslında bir değil iki işte birden çalışan – iki kadın: onlar hepimizin anneleri! Bu vesileyle, ister ev-içinde ister kamusal alanda olsun tüm annelerimizin emeğinin yılda sadece bir gün değil, her gün değerli ve vazgeçilmez olduğunu bilerek “Anneler Gününüz Kutlu Olsun!” diyorum.

*Yazıda kullanılan görseller web alıntısıdır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın