Emek, İnanç ve Raks

Dans ve müzik; toplumların üretmek, topraktan verim almak, sağlıklı kalmak, iç ve dış düzeni korumak ve varlığını sürdürmek için sarf ettiği emeği ifade eder. Ya bir başlangıcı duyurmak, yakarmak, bir sevinci kutlamak, şükran sunmak, toplumu cesaretlendirmek veya yas tutmak için gereklidir. Birbirine kenetli, kenetsiz bireyler tek başına veya karşılıklı çiftler halinde bir halka oluşturarak saatin tersi yönünde döner. Bu; dünyanın kendi etrafında batıdan doğuya, ayın dünyanın etrafında ve dünyanın güneşin etrafında yine saatin tersi yönündeki hareketine benzer. Mevlevi müziği ile icra edilen Semai buna örnektir. Keza Bektaşi-Alevi Semah’ları da kadın ve erkeklerin hem birbirleri etrafında dönerken, hem de halka halinde dünyanın güneşin etrafında dönüşünü yansıtan dini bir raks yaparlar. Semah dönenler kendinden geçerek emeklerin boşa gitmemesi, kurulu dünya ve toplum düzeninin sürmesi için yakarır, coşar, biat edip, şükranlarını ifade ederek, toplu kutlama yaparlar. Bu oyunlarda doğal olaylarının etkisi ve taklit edilmesi vardır1.

2

Oğuz boyunun yerleştiği Ankara ve iç Anadolu’nun efeleri Seymenler3; kıyafetleri ve zeybek oynarken kartal kanatları gibi açılmış kollarıyla ürkütücüdür. Davulcuları; boyunlarındaki paralar, dişler ile Şaman’ları hatırlatır4. Onlar meslek odaları sayılan ahilerin (esnafların) silahlı kolu olup emekçileri korur. Dansları ve görevleri Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşlarında da devam eder. Bilinen tarihi İ.Ö. 400’lerde var olan Traklar ve Bursalı Misiyalı’lar arasında görülen eski Anadolu geleneği kama ve Kılıç-Kalkan oyununun bugünkü şekli, Orhan Gazi tarafından Bursa’nın fethinin kutlamasında izlenir. Bu oyun, ahenkli bir şekilde kılıcın kalkana, ayak ve dizlerin yere vurulması eşliğinde yapılan bir zafer dansıdır. Asker uğurlama, yemin, cenge girişmek, yenişmek için cengâverlerin kozlarını paylaşmaları canlandırılır5.

Kayı Boyunun Damgası (Güdül, Salihler Köyü, Deliklikaya – Gögelidere

Yine Ankara’nın Güdül İlçesi Salihler köyü mezrasındaki Düdük Dağı eteklerinde ODTÜ Arkeometri Bölümü Kültürel Evrim ders gezisinden sonra yaptığımız ikinci gezide Eski Türklere (Kayı6, Salur, vb boyları) ait kayalıklarda av ve raks yan yana resmedilirken etrafta sayısı bini bulan Kurgan’ların7 da etrafında ağıtların söylendiği ve yine yas raksı diyebileceğimiz dövünmelerin yapıldığı muhakkaktır8. O zamanlardan günümüze gelen bir gelenekte Cumhuriyet Bayramı arifesinde yakılan Sin Sin Ateşi ve Sin Sin Oyunudur.

Eski Türklerden günümüze gelen bir Türkiye geleneği de düğün, ve bayramlarda yakılan Sin Sin Ateşi ve etrafında sevinç ve zafer ifade eden Sin Sin Oyunudur. Gezimiz Cumhuriyetimizin kuruluşunun 94. Yılı arifesinde gerçekleştiği için aynı gece Güdül’e konuk olduğu için Sin Sin kutlamasına biz de misafir olduk9. Türkiye’nin her tarafında oynanan Sinsin, Prof. Dr. Erdal Alıntınkaynak’a (Ardahan Üniversitesi) göre “Sinsin düğünlerde, kına gecelerinde, sünnet törenlerinde oynanmaktadır. Bu oyunun kaynağına baktığımız zaman ‘Ergenekon’ akla gelir. Çünkü Ergenekon’da demir eritilerek yeni bir dünyaya açılım olmuştur.” dedi. Oyunun özelliklerine değinen Prof. Dr. Altınkaynak, “Yakılan ateşin üzerinden atlamak kişideki cesaret, özgürlük ve yiğitliğin anlamlarını taşıyor. Sinsin oyunu en az iki kişiyle olmak üzere çok sayıda kişi ile oynanabilmektedir. Oyunun sonunda halay çekilerek oyun tamamlanır” der10. Ardahan Üniversitesinin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğencilerinin uygulamalı olarak üniversite bahçesinde yaptığı derse göre SİNSİN OYUNU
oyunu şöyle başlar ve devam eder: Düğünde yahut her hangi bir vesileyle birikmiş toplulukta birkaç delikanlı Sinsin oynamayı kararlaştırırlar. Sonra da davulcuya Sinsin Havası’nı vurmasını söylerler. Davul zurna Sinsin Havası’na başlayınca delikanlılardan biri meydana çıkar. Bunun üzerine etrafın dağınık halkı, o genci merkezde bırakacak surette çepeçevre sıralanır. Böylece Sinsin’e girilmiş olur. Sinsin’in kendi konumuza göre ‘oyun’ adını alabilecek tek figürü vardır. Bu, bir meydan okuyuşu andıran gezintiden ibaret olup şöyle yapılır: Ortaya atılan genç, sol elinin yumruğunu sıkıp göğsüne kaldırır. Sağ kolunun dirseğini ise böğrüne yapıştırıp, sağ elini arkadan basen yukarısına koyar. Gayet kıvrak olan musiki zamanlarından birinde sol ayağını kısa bir adım geri atar, sağı da öne yukarı fırlatır. Bunu takip eden zamanda sol ayak üzerinde sola geri tartımlı bir sekme yapar. Ondan sonra, sağ ayak kısa bir adım sola geri basılarak, solda öne yukarı fırlatılır. Bu defa da sağ ayak üzerinde sağa geri tartımlı bir sekme yapar. Böylelikle, hep sola geri gide gide tam bir daire çizecek duruma gelince yürüyüşünü keser. Hem de sağ pazıya indirilecek yumruğa dayanabilmek üzere ayaklarını sağa sola açarak hamle bekler. Sinsin oyunu Anadolu’nun hemen hemen her yöresinde düğün, kına, bayram gibi günlerin gecelerinde oynanmaktadır. Sinsin oynanan yörelerde farklı isimlerle de bilinmektedir.11

12

Sinsin Güdül’de sinmek olarak açıklarlarken, tek kelime olarak Sin “Ay” anlamına da gelir13.,



14

Avcı, tarımcı ve sanayici toplumlarda danslar, emekçilerin işbirliğini ve davranışlarını canlandırır. Avdan önce ve sonra ateş etrafında yapılan dans; iyi bir av ve arkasından sevinç ve şükran belirtir. Sineklerin Tanrısi15 bu dansı anlatır: “İkinci Dünya Savaşı sırasında; 6-12 yaşlarındaki erkek çocuklarının İngiltere’den tahliyeleri sırasında, isabet alan uçak bir adanın kıyısına düşer. Pilotlar ölünce, tek başına kalan çocuklar kurtarılmak için yaktıkları ateş başında sürekli nöbet tutarken, bir taraftan da domuz avına çıkar. Başkan Ralph avlanmak için Jack’i görevlendirir. Jack, nöbetçileri de ava çağırınca ateş söner ve geçen gemi onları görmez. Ralph’la Jack’in arası açılır. İlk dans, domuz yakalamak için avlanma taklidi yapmakla başlar. Domuz olarak hedef alınan Robert yaralanır. İkinci dans, domuzu yakalayıp yiyince yapılır. Kazığa geçirilmiş adak kelle sineklere ziyafet olurken, avcılığı yöneten Jack başkan olur.”





Tarım üretiminde ayaklarından zincirlenmiş pamuk işçilerinin yaratığı Merengue adlı dans ilginçtir. Bugün Türkiye’de de öğretilen bu oyun, Karayip’lerde Dominik ve Haiti’nin ulusal dansıdır. Davul vuruşlarına uygun, bir bacağı sürükleyerek yürürken, pamuk saplarını kesmeyi günümüz dansçıları halen taklit ederl16. “Every cotton picking morning” ezgisiyle oynanan Amerikan dansına köy sıra dansı denir. Pamuk toplamanın zorluğundan esinlenen bu İngilizce deyim, “Eziyetli her iş sabahı” anlamına gelir. Ancak müziğinin sözlerinde anlatılan bir çapkınlık hikâyesi olsa da, pamuk toplayarak yaşamanın Afrikalı köleler için ne denli zahmetli olduğu “Köleliğin Kuzey Amerika’daki Belgesel Tarihi” kitabında anlatılır17. Capoeira Portekiz sömürgesi Brezilya’da, Batı Afrikalı köle emekçilerin ortak kültürünü, haksızlığa isyanını; kendilerini savunmak ve kaçmak için geliştirdikleri dövüş sanatına denir. Sahipleri anlamasın diye dans süsü verilmiştir18. Ankara’da bir Capoeira Derneği ve ODTÜ’de bir öğrenci topluluğu19 vardır. Sanayi üretiminin yarattığı toplumu simgeleyen dansların en tanınmışı ise Break’tir. Afrika ve Latin Amerika kökenli gençlik çeteleri tarafından 1970’lerde New York’un Güney Bronx Mahallesinde ortaya çıkar. Rakip çete üyeleri, danslarıyla yarışarak, savaşırlar. Amaç kavgaları önlemekse de her zaman başarılı olamazlar. Daha sonra bu dansa akrobatik hareketler de eklenir.

Tango, Avrupalıların Güney Amerika’ya 19. Yüzyılda işçi göçüyle gelişir. Buenos Aires ve Monte Video limanlarında inen göçmenler, akşamları rıhtımda (porteno) dans ederler. Köylülerin ve asiller sınıfının (vals) oyunlarından ortaya tango çıkar. Tango, Güney Amerika’nın en büyük ekonomisine sahip olan Arjantin’de işçi sınıfını temsil eden, zenginlerin aşağıladığı bir halk dansıdır. Türkiye’de ise durum başkadır: “Mustafa Kemal Atatürk için tango, sanatsever kadın ve erkeklerin, zarif ilişkiler içinde, birlikte çağdaş ve uygar bir toplum yaratmasını sağlayan, Cumhuriyet Balolarının vazgeçilmez sanatıdır.”20 Türkiye’de tangonun Arjantin ve Uruguay’daki gibi bir halk dansı haline gelmesi  La Cumparsita ile başlar. Bu ezgi Uruguay başkenti Monte Video’da lise öğrencisi Gerardo Matos Rodrigues tarafından 1916 karnavalının geçit marşı olarak bestelenir. Bu parçayı dinlediğimiz zaman askerlerin “uygun adım rap rap rap rap” seslerini duyarız. Cumhuriyet balolarının ardından bu eser ve onunla yapılan tango, giderek Türkiye’de çağdaş bir düğün dansı olur. Böylece Tango Türkiye’nin memur emekçilerinin dansı haline gelir. Günümüzde üniversitelerde ve kurslarda öğretilmektedir. Seyrederken dansın emekle ilişkisi, çıktığı toplumsal ortamdan soyutlandığı için hemen anlaşılmasa da, amacın üretmek ve hayatı idame ettirmek olduğu gözlenir21.



1 Ergenekon, Begümşen, Ekim 2017, ODTÜLÜ, ODTÜ Mezunları Derneği aylık Dergisi, Ankara.

2 yenicaggazetesi.com.tr

3 Sökmen Kaşgarlı Mahmut

4 Ankara Seymenler Kulübü (https://www.msxlabs.org/forum/turkiye-cografyasi/461370-ic-anadolu-bolgesi-halk-oyunlari-seymen-oyunu.html)

5 http://www.bursa.com.tr/muziksiz-oynanan-oyun-kilic-kalkan-928.html

6

7 Mezar

8 Somuncuoğlı Servet, 2012, Damgaların göçü – Kurgan, İletişimce Fotoğraf ve Danışmanlık Hizmetleri, Üskidar, İstanbul.

9 https://www.youtube.com/watch?v=Y8odgUPAyiE

10 28.12.2017 http://www.milliyet.com.tr/turk-halk-kulturunun-onemli-bir-ogesi-ardahan-yerelhaber-1088627/

11 Bkz. Dip not 9.

12 https://www.google.com.tr/search?q=sinsin+ate%C5%9Fi&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwid-Puhp6zYAhUSLVAKHQCsB-YQ_AUICigB&biw=983&bih=611#imgrc=JM7FZBLANGXGDM:

13 Babil ve Asur‘da Ay tanrısı olarak tapılan SinSümer mitolojisindeki Nannanın karşılığıdır. Kaderin tanrısı olarak da anılan Nanna, Enlil ve Ninlil‘in oğludur. Nanna Sümerce “nurlu” veya “aydınlatıcı” mânâsına gelir. Kutsal şehri Ur‘dur. Babil ve Asur‘da ise bu tanrıya Sin denmiş, ve ona Suriye ve Harran‘da da sami ırk tarafından tapınılmıştır. Kanatlı bir boğayı süren Sin’in lapis lazuliden bir bıyığı vardı. Karısı Ningal olan Nanna/Sin, Utu (Şamaş – Güneş) ve daha sonraları İştar adını alan İnanna‘nın babasıdır. Bazı metinlere göre İşkur da onun çocuğudur. Sin aynı zamanda İslam öncesi Arabistan‘ın Hadramut bölgesinde tapınılan bir ay ve zenginlik tanrısıdır. (http://www.wikizero.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvU2luXyhtaXRvbG9qaSk, 28.12.2017)


14https://www.google.com.tr/search?q=ay+tanr%C4%B1s%C4%B1+sin&tbm=isch&source=iu&ictx=1&fir=i1375u_U6Uh3JM%253A%252CvEXuWLBTR82kgM%252C_&usg=__DBdedhTPYC1KKnkGaCtWhEkSQMU%3D&sa=X&ved=0ahUKEwi2-tHAqKzYAhWOZlAKHVDNA-cQ9QEIMjAB#imgrc=i1375u_U6Uh3JM:

15 William Golding, Sineklerin Tanrısı (Lord of the Flies), 2010 Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

16 Merengue, http://www.centralhome.com/ballroomcountry/merengue.htm

17 Willie Lee Nichols Rose. Oxford University Press, 1976 A documentary history of slavery in North America, 1976 https://books.google.com.tr/

18https://www.globaldarkness.com/articles/history%20of%20breaking.htm

19 2002’de Şeyda Kavak tarafından kuruldu: http://spormd.metu.edu.tr/odtu-capoeira-toplulugu

20Begümşen Ergenekon, Tango ve Kültür (http://atayurthaber.net/yazar.asp?yaziID=792); Türk Tangosu ve Çağdaşlaşma  (http://dagarcikturkiye.com/turk-tangosu-ve-cagdaslasma-yd-1649.html)


21 Telif hakkı saklıdır. Atıfta bulunmadan alıntı yapılamaz, izinsiz tümü iktibas edilemez (Kanun No. 5846 )

Bunları da sevebilirsiniz