Dünya Basınından Türkiye / Almanya

Kriz yılı sona eriyor… Peki ya kriz?
2017 Türk-Alman ilişkilerinde tarihi krizlerin yaşandığı bir yıl oldu. İki ülkedeki seçimlerin ardından oluşan görece sessizlik 2018 için olumlu gelişmelerin mi, yeni fırtınaların mı habercisi? 2017’den 2018’e bir bakış…

Türk-Alman ilişkileri 2017’ye geçmiş yıllardan miras alınan sorunlarla girdi. 2013 yılındaki Gezi Parkı protestoları sonrasında soğuyan ilişkiler, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından gelen OHAL ortamında daha da gerildi.
Ocak ayında 40 Türk subayının Almanya’dan sığınma talep ettiğinin kamuoyuna yansımasıyla bütün yıl sürecek bir tartışmanın fitili ateşlenmiş oldu. Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimine dahil olmakla suçladığı eski subayların ve Gülen yapılanması mensuplarının iltica başvurusu haberleri birbiri ardına geldi, Türkiye’den Almanya’ya başvuruların sayısı binlerle ifade edilmeye başlandı. Türkiye’nin iade talepleri, Almanya’nın hukukun üstünlüğü konusundaki çekinceleri nedeniyle sonuçsuz kalacaktı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Şubat ayı başında Ankara’ya yaptığı ziyaret gergin bir havada geçti. Erdoğan-Merkel görüşmesinden tam 12 gün sonra Alman Die Welt gazetesi muhabiri Deniz Yücel’in Türkiye’de gözaltına alındığı haberi Berlin’e bomba gibi düştü. Yücel 27 Şubat’ta tutuklanarak cezaevine gönderildi. Bu habere Berlin’den gelen sert tepkilere Erdoğan meydanlarda yaptığı konuşmalarda Yücel’i “terörist” ve “ajan” ilan ederek yanıt verdi. Yücel hakkında hala bir iddianame hazırlanmış değil.

Gerilim politikası oy getirdi
Bu arada Türkiye anayasa değişikliği tartışmalarıyla çalkalanıyordu. Alman belediyelerin 16 Nisan referandumu öncesinde Türk hükümet yetkililerinin seçim kampanya etkinliklerini engellemesi yeni bir kriz yarattı. Yine seçim dönemindeki Hollanda’nın, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun uçağına uçuş izni vermemesi ve Aile Bakanı Fatma Betül Sayan’ı sınır dışı etmesi üzerine Erdoğan’dan”Nazi” çıkışıgeldi. Erdoğan Hollanda hükümetini ve ona destek çıkan Almanya Başbakanı Angela Merkel’i “Nazi uygulamaları” ile suçladı. Seçim kampanyalarını tam hız sürdüren Erdoğan’ın “Nazi” benzetmelerine devam etmesi Berlin’de sabırları taşırdı, Merkel Almanya’ya gelecek Türk politikacılara seyahat yasağı tehdidinde bulundu.

Alman seçimlerine Türkiye damgası
Erdoğan kılpayı da olsa 16 Nisan referandumunu kazandı. Ama bu arada Almanya’da da seçim havasına girilmişti. Aşırı sağcı AfD partisi “Evetçiler Türkiye’ye dönsün” çıkışıyla bir bakıma Almanya’daki seçim kampanyalarının startını vermiş oldu. Türkiye ve AB üyelik süreci, seçim kampanyalarında en çok tartışılan konular arasında yerini aldı.
Heinrich-Böll Vakfı İstanbul Bürosu Yöneticisi Kristian Brakel, Almanya’da Türkiye ile ilgili tartışmaların “isteriye” dönüştüğünü belirtiyor ve ekliyor: “Türkiye’nin giderek otoriterleşmesine yönelik haklı eleştirilerin yanında hedefini aşan eleştirilere de tanık olundu. Şimdiye kadar hiç Türkiye ile ilgilenmemiş, insan hakları ve demokrasi konularıyla pek ilgisi bulunmayan kişiler de Türkiye politikasıyla puan toplamaya çalıştı.”


İncirlik tartışması sonucunda Alman askerleri üsten çekilerek Ürdün’e nakledildi.

Bardağı taşıran damla…
Türkiye’nin darbe girişimiyle bağlantılı olarak aradığı bazı eski subaylara Almanya’nın iltica hakkı tanıması ilişkileri daha da gerdi. Türkiye’nin Alman milletvekillerinin İncirlik’teki Alman askerleriniziyaretine izin vermemesiyle tırmanan anlaşmazlık, Almanya’nın üssü terketmesi ve askerlerini Ürdün’e nakletmesiyle sonuçlandı. Konya’daki Alman askerlerini ziyaret konusunda çıkan kavga ise ancak NATO Genel Sekreteri’nin araya girmesi ve ziyaretin NATO heyeti görünümünde yapılması formülüyle çözülebildi.
Temmuz ayında G20 zirvesi için Hamburg’a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya’daki Türklere hitap edeceği bir etkinlik düzenlemesine Alman hükümeti izin vermedi. Erdoğan’ın ziyaretinin hemen öncesinde 5 Temmuz’da Alman bilişim uzmanı Peter Steudtner’in İstanbul’da diğer insan hakları aktivistleriyle birlikte gözaltına alınıp tutuklanması Almanya için bardağı taşıran damla oldu.
Almanya’dan yaptırım tehdidi
Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel 20 Temmuz’da Türkiye politikasının yeniden gözden geçirileceğini açıklayarak Türkiye ile ilgili seyahat uyarılarının sertleştirilmesi, Hermes kredi ve yatırım garantilerinin yeniden gözden geçirilmesi gibi önlemleri telaffuz etti. Almanya ayrıca AB nezdinde katılım öncesi mali yardımların kısılması, Avrupa Yatırım Bankası kredilerinde daha seçici davranılması, Türkiye ile Gümrük Birliği anlaşmasının genişletilmesinin engellenmesi gibi girişimlerde de bulundu.

Ancak uzmanlar Almanya’nın açıkladığı bu önlemlerin uyarı niteliği taşıdığı ve Türk ekonomisine gerçek anlamda zarar vermeyi hedeflemediği konusunda hemfikir. Kristian Brakel de, Almanya’nın Türkiye politikasında çok büyük bir rota değişikliği olmadığı görüşünde. Brakel, “Türkiye’ye karşı daha sert politika izlenmesi niyeti, Alman şirketlerinin çıkarlarına dokunduğu noktada gerek Başbakanlık, gerekse Ekonomi Bakanlığı tarafından frenlendi. AB mali yardımlarında azalma gibi şimdiye kadar gördüğümüz önlemlerin çoğu “çerez” niteliğinde. Almanya’nın üzerinde durduğu ve Türkiye’nin canını acıtabilecek tek önlem, Avrupa Yatırım Bankası kredilerinin Türkiye’de iktidara yakın kesimlere verilmesinin durdurulması olur” değerlendirmesinde bulunuyor.


Erdoğan ve Gerhard Schröder 2005 yılında İstanbul’daki görüşmelerinde.

Schröder’in gizli arabuluculuk misyonu
Almanya’da 24 Eylül seçimlerinin hemen ardından eski başbakan Gerhard Schröder’in, Dışişleri Bakanı Gabriel’in ricası üzerine Başbakan Merkel’in de onayıyla arabuluculuk için Türkiye’ye giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştüğü haberleri Alman medyasına yansıdı. Gabriel haberleri doğrulayarak Schröder’e arabuluculuk için müteşekkir olduğunu söylerken Ankara görüşmeyi değil, görüşmede Peter Steudtner’in tahliyesinin görüşüldüğünü yalanladı. Hemen ardından Ekim başında Steudtner’in tahliye haberi geldi.

Schröder’in iki tarafın da güvendiği bir isim olarak son derece başarılı ve önemli bir adım attığını belirten Alkan, “İki tarafın da birbirine ihtiyacı var. Gerilim her iki tarafa da zarar veriyor. Türkiye de Almanya da bunun farkında. Yoksa Schöder’in arabuluculuğunu kabul etmezlerdi” değerlendirmesinde bulunuyor.

Kriz sona erdi mi?
Kristian Brakel, ilişkilerde “sessiz sedasız bir yakınlaşma” yaşansa da bunun krizin sona erdiği anlamına gelmediği görüşünde. Brakel, Türkiye’de iç siyasi durumun ve demokratik standartların kötüleşmeye devam etmesi durumunda Almanya’da Türkiye konusunun kapanmayacağını vurguluyor.
Mustafa Nail Alkan da 2018’in daha sakin geçmesini beklemekle birlikte, süregelen eski sorunların çözüme kavuşturulmamış olması nedeniyle yeni krizlerin çıkabileceğine işaret ediyor. Türkiye’de 2019’da yapılması planlanan seçimlere ve gerilimin yeniden artabileceğine dikkat çeken Alkan, “2018’de sorunların hepsine olmasa da çoğuna çözüm bulunması gerekiyor ki, 2019’a biraz daha sakin girebilelim” diyor. Alkan’a göre ikili ilişkilerin düzelmesi için en acil ihtiyaç duyulan şey, karşılıklı güveni tazeleyecek adımlar atılması. “Bunun için de sadece siyasilere değil, sivil toplum ve medyaya da önemli bir görev düşüyor” diyor.
Beklan Kulaksızoğlu
© Deutsche Welle Türkçe


11/12/2017
Dünyada silah satışı 2010’dan sonra ilk kez arttı
Dünyanın en büyük 100 savunma şirketinin 2016’da gerçekleştirdiği silah ve askeri hizmet satışının yüzde 2’ye yakın artış göstererek 374.8 milyar dolara ulaştığı açıklandı.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) tarafından 2002’den beri her sene açıklanan rapora göre, dünyanın en büyük 100 savunma şirketi 2016 yılında 374.8 milyar dolarlık silah, askeri ekipman ve hizmet satışı yaptı.
Şirketler, 2010’dan beri ilk kez, bir önceki yıla kıyasla satışlarını artırdı. Satışların 2015 yılına göre yüzde 1,9’luk, 2002’ye kıyasla ise yüzde 38’lik bir artış gösterdiği belirtildi.
SIPRI’nin raporuna göre, en fazla silah ve askeri hizmet satan ülkelerin başında, ilk 100’de 38 şirketi yer alan ABD bulunuyor.
ABD’li şirketlerin küresel çaptaki silah satışlarındaki payının yüzde 57,9 olduğu belirtildi. Buna göre ABD’li silah şirketlerin satışları 2016’da yüzde 4’lük artış kaydederek 217.2 milyar dolara ulaştı. En fazla satış yapan ABD’li şirketin, dünyanın da en büyük silah şirketi konumundaki Lockheed Martin olduğu belirtildi.

Avrupa’da liste başı İngiltere
SIPRI’nin araştırmmalarına göre, Batı Avrupa ülkelerindeki şirketlerin 2016 yılındaki silah ve askeri hizmet satışları ise 2015’e kıyasla büyük bir değişiklik göstermedi. 2016’da bir önceki yıla göre yüzde 0,2 oranında bir artışla 91.6 milyar dolarlık satış yapıldığı bilgisi verildi.
Avrupa’da en fazla silah satışı yapanların başında ise İngiliz şirketler yer alıyor. İlk 100 listesindeki sekiz İngiliz şirketin, 2016 yılında yüzde 2’lik bir artışla 36.1 milyar dolarlık satış yaptığı bildirildi.
Avrupa’da, Fransız ve İtalyan silah şirketlerinin satışlarında düşüşler olduğu belirtilirken, Alman şirketlerinin ise satışlarını 2016 yılında artırdığı bilgisi verildi. Rapora göre, Krauss-Mafei Wagmann ve Rheinmetall şirketlerinin özellikle de Avrupa içi, Ortadoğu ve Güneydoğu Asya’da satışlar yaptığı belirtildi.
SIPRI’nin verilerine göre, Rus şirketlerindeki büyüme ise yavaşladı. Bunda, Rusya’ya yönelik uluslararası yaptırımlar, petrol fiyatları ve ekonomik sıkıntıların etkili olduğu belirtildi. İlk 100’de yer alan 10 Rus silah şirketinin 2016’da 26.6 milyar dolarlık satış yaptığı ifade edildi.
Türkiye’deki şirketler de satışlarını artırdı
SIPRI, 2016 yılında Türkiye, Brezilya, Hindistan ve Güney Kore’deki büyük savunma sanayisi şirketlerinin küresel çaptaki satışlarında da artış olduğuna dikkat çekti.
SIPRI’nin verilerine göre, Türk şirketlerin satışlarında yüzde 27.6, Güney Koreli şirketlerin satışlarında yüzde 20.6 artış kaydedildi. Brezilyalı şirketler ise satışlarını yüzde 10.8 artırdı.
AFP/epd,GA/CÖ
© Deutsche Welle Türkçe
  
                                                                                                 05/12/2017
AB 17 vergi cennetini kara listeye aldı

AB vergi uygulamaları konusunda işbirliğine yanaşmayan 17 ülke ve bölgeyi kara listeye aldı. Vergi uygulamalarında değişiklik yapma sözü veren 47 ülke ise gri listede yer aldı. Bu ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor.


Avrupa Birliği (AB), vergi cenneti olarak adlandırılan ülke ve bölgelere baskıyı artırmaya hazırlanıyor. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin maliye bakanları bugün Belçika’nın başkenti Brüksel’de yaptıkları toplantıda, vergi konusunda işbirliğine yanaşmayan 17 ülke ve bölgeyi kapsayan bir liste konusunda uzlaştı. Bu kara liste ile vergi cenneti olan ülke ve bölgelerin ilgili yasalarda değişiklik yapması ve daha şeffaf bir vergi politikası izlemesi için harekete geçirilmesi hedefleniyor.
AB Komisyonu’nun Maliyeden Sorumlu Üyesi Pierre Moscovici, aylarca süren görüşmelere rağmen, vergi yasalarındaki boşlukları kapatmaya yanaşmadıkları için 17 ülkeyi kapsayan bu listenin hazırlanmasının şart olduğunu belirtti.
AB tarafından hazırlanan kara listede, Amerikan Samoası, Bahreyn, Barbados, Grenada, Guam, Güney Kore, Makao, Marshall Adaları, Moğolistan, Namibya, Palau, Panama, Saint Lucia, Samoa, Trinidad ve Tobago, Tunus ve Birleşik Arap Emirlikleri yer alıyor.

Türkiye gri listede
17 ülke ve bölgenin bulunduğu kara listenin yanı sıra vergi politikaları henüz AB standartlarına uymayan ancak gereken yasal düzenlemeleri yapma konusunda güvence veren 47 ülke ise gri listede yer aldı. Bu listede Türkiye’nin yanı sıra İsviçre, Sırbistan, Liechtenstein gibi ülkeler bulunuyor.
AB önümüzdeki dönemde bu ülkelerdeki vergi yasaları konusundaki değişiklikleri takip etmeyi planlıyor.
AB uzun süredir vergi uygulamaları tereddüt yaratan ülkelerle ilgili bir çalışma başlatmıştı. Dünyada çok sayıda tanınmış ismin off-shore yatırımlarını ifşa eden Panama ve Cennet Belgeleri’nin yayınlamasının ardından bu konudaki tartışmalar alevlendi. AB bu yılın başında yaklaşık 90 ülke ile temasa geçti. Bu ülkelerin çoğunun AB ile işbirliğine sıcak baktığı belirtildi.
AFP/Reuters/dpa, JD/BD
© Deutsche Welle Türkçe
              
       
                                                                                                                         04/12/2017
Almanyalı Türkler’in Almanlarla ilişkisi kötüleşti

Almanyalı Türklere göre Ankara-Berlin hattındaki siyasi gerginlik Almanya’da yaşayan Türklerle Almanların ilişkisini olumsuz etkiledi.


Almanya ve Türkiye arasındaki siyasi gerginlik, Almanyalı Türklerin hayatını da etkiliyor. Kamuoyu araştırma şirketi Data 4U’nun Kuzey Alman Radyo Televizyon Kurumu’nun (NDR) “Panorama – die Reporter” programı için yaptığı ankete göre Almanyalı Türkler, Berlin-Ankara arasındaki gerginlikten olumsuz etkilendi.
Ankete katılanların yüzde 52’si Almanlarla Almanyalı Türklerin ilişkisinin son yıllarda kötüleştiği görüşünü dile getirdi. Bunların yüzde 59’lu bu kötüleşmeye Türk ve Alman hükümetleri arasındaki gerginlikleri gerekçe gösterdi. Yüzde 53’lük bir kesim de  bunda medyada çıkan haberlerin de etkili olduğunu ifade etti. Çok az sayıda kişi Türk-Alman ilişkisinin kötüleşmeye kişisel sebepleri gerekçe gösterdi.
Ankete katılanların yüzde 12’si Almanya’nın Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik eleştirilerine hak verirken, yüzde 44’lük kesim bunları doğru bulmadığını ifade etti.
Bununla birlikte ankete katılanların büyük çoğunluğu kendilerini Almanya’da iyi hissettiklerini aktardı.
Ankette 2 bin 800’den fazla Almanyalı Türk’e görüşleri soruldu.
Anket sonuçlarına göre Almanyalı Türkler arasında sorulara verilen yanıtlar konusunda kuşaklar arasında farklılık bulunmuyor. Data 4U şirketi en büyük farklılığın eğitim konusunda olduğunu belirtti. Ankete katılan ve eğitim seviyesi daha yüksek olanların Almanya’ya daha iyi entegre olduğu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a daha eleştirel yaklaştığı belirtildi. Eğitim seviyesi daha düşük olanlar arasında ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duyulan sempatinin ve izlediği çizgiye desteğin daha fazla olduğu kaydedildi.
DPA, HT/BD
© Deutsche Welle Türkçe

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın