Köyden İnmeden – “Şehirli” Olmak

“Özel İdareler” kaldırıldı. İstanbul- Kocaeli- Ankara- İzmir gibi bazı metropoller için uygun sayılabilecek bu sistem, diğer bir çok ilimiz gibi, Balıkesir’imizde de  bir çok mağduriyet ve haksızlığa neden oldu. Çok büyük bir olasılıkla, siyasal nedenlerle gerek görülen bu uygulamadan, bir gecede köyden- kırsal mahalleye dönüştürülen köylerimiz gerçekten çok mağdur edildi. Hiçbir kamuoyu araştırması veya anket yapılmadan çıkarılan bu yasa, bir tarım ve hayvancılık üretim bölgesi olan Balıkesir’imiz ve İlçelerine bağlı köylerde, doğal ve özgür yaşama tam anlamıyla bir darbe vurdu.  

  1950 seçimlerinden beri, Demokrat ve devamı Adalet Partisi – Doğruyol Partisinin ağır bastığı Balıkesir Merkez ve doğu ilçeleri dışında kalan Edremit körfezi ve Bandırma-Gönen-Erdek ilçeleri, genellikle sağ partilere uzak duran, muhalefet kanadında yer alan seçmenlerden oluşmaktadır.  Yatırımlar ve iş olanakları nedeniyle, son 15-20 yılda hızlı bir nüfus artışı sağlayan bu bölgelerin seçmeni, Balıkesir siyasetinde farklı bir anlayış oluşturdu. Özellikle Edremit körfezinde, bol oksijenli temiz hava ve ucuz hayat şartlarından dolayı, özellikle İstanbul – Ankara gibi büyük kentlerden gelen göç nüfusu, gelen kitlelerinde genellikle emekli ve eğitimli kişilerden oluşması, bölge siyasal yapısını, sağ partiler aleyhine bozdu. Bu bölgelerde Belediyeleri ve yerel yönetimleri kazanamayan iktidar, merkez ve doğu ilçelerinin oylarıyla, tüm Balıkesir’i merkezden yönetme ve tüm şehir ekonomisine hükmetme yolunu seçti. İlk seçimlerde de, muhalefetin bölünmesinden dolayı Büyükşehir yönetimini devraldı.

Öncelikle belirtmemiz gereken şudur. Gerçek demokrasi “yerinden yönetim” değil midir.?  Karma Bütçe iddiası ile,  çok ciddi bir haksızlık yapılmaktadır. Edremit körfezinin, Ayvalık, Burhaniye gibi ilçelerinin, Bandırma yöresinin ekonomiye katkısı, ödediği  gelir vergisi-KDV,  Sındırgı, Kepsut, Savaştape, Bigadiç vs. gibi ilçelerinin katkısıyla ayni değildir. Büyükşehir belediyesinin,  körfez bölgelerinden topladığı kaynakla, Dursunbey – Simav (Kütahya’nın ilçesi) yolunu yapması, adaletli midir. ! Bir Burhaniye’li olarak benim içime sinmiyor.

Şu anda yaşadığım eski “Taylıeli köyü”, yeni adıyla kırsal mahallesi, 1151 yılında, Anadolu Selçuklu Devletinin “Uçbeyi”, Taylı Baba’nın kurduğu, körfezdeki ilk Türk yerleşim yeridir. Selçuklu Akıncılarının, Bizans’tan kazandıkları ve bölgenin Türkleşmesini sağladıkları bu köy, altyapısını, kanalizasyonunu, içme suyunu yıllar önce “imece usulü” kendi imkanlarıyla gerçekleştirdiği halde, Büyükşehir’in su kanalizasyon idaresi BASKİ, geldi ve bütün sisteme el koydu. Atalarımızın suyunu parayla satın alıyoruz şu an. BASKİ ‘ de, Muharrem ayında 10 bin Balıkesir’liye  “aşure dağıttığını” gazete ilanlarıyla anlatıyor ve öğünüyor. Benden gasp yoluyla aldığı paralarla, bizlere hava atıyor. Bunun neresinde hizmet, neresinde adalet vardır.

1960 yılı TÜİK kayıtlarında, Balıkesir’de 230.353 kişi şehirlerde yaşarken (% 33), 477.989 (% 67) kişi kırsaldaki köylerde ve beldelerde yaşıyormuş.  Büyükşehir uygulamasına geçilmeden, en son 2012 yılındaki sayımda ise; 711.743 kişi şehirlerde (% 61), 448.988 kişi (% 39) kırsal köylerde yaşar hale gelmiş. Bu istatistiki sonuçlar,  Büyükşehir uygulamalarıyla kırsal aleyhine daha da çok ve hızla bozulacaktır. Bunun sonucu olarak da, et ve süt üretimiyle meşhur ilimizde, tarım ve hayvancılık “hızla” azalacaktır. İstatistikler, daha şimdiden bu konuda alarm veriyor.

Köylerde yaşayan insanlarımızın içini acıtan bir konu da, Köy Tüzel kişiliklerinin kaldırılması ile, köylünün ortak malları, taşınır ve taşınmaz bütün ekonomik ve ticari değerlerine Büyükşehir yasasıyla “El konulmasıdır.” Yine yaşadığım köyden çok çarpıcı bir örnekler vermek istiyorum.  2014 yılında, Büyükşehir yasası uygulanmaya başlamasıyla, o günün nominal değerleriyle  20 milyon tl. tutarındaki taşınır-taşınmaz, köylünün elinden alınmıştır.  1000 yıllık bir sosyal yaşam geçmişine sahip köyümüzde, atalarımızın zamanın gereksinimleri için, Cami’ye, Köy misafir odasına, Köy imamının ihtiyaçları için, köyün okul ve kültürel değerlerinin yaşatılması için, Köy Muhtarlıklarına “Vakıf edilen” tarlalar, zeytinlikler, arsalar;  köyün traktörü, minibüsü, iş makinesi de elinden alınmıştır.  Bu bir “Deli Dumrul” anlayışı ve yasasıdır.  Bu değerleri satın alırken parasını  ödediğimiz halde, şimdi kullanırken bir daha ödeme yapmak durumunda bırakılıyoruz.  Muhalefet partilerinin, köylünün bu mallarının satılmasını engelleme çalışmaları da, çeşitli taktik ve yöntemlerle aşılmaktadır. Belediyelerin kamulaştırmalarında, takas usulüyle el değiştirmekte, örneğin;  A) köyünün borcu ve ihtiyaçları için, B) köyünün malları “takasta” kullanılmaktadır.

Yani, başta söylediğimiz talan ekonomisi ve yöntemleri son hızla çalışmaktadır. Bu haksızlığa-hukuksuzluğa dur diyecek bir kurum yok mudur.?  Yetiştiği kültür ve geleneği gereği, şikayetini ve sıkıntılarını kolay-kolay anlatmayan köylü insanlarımızın içindeki çok büyük yaradır bu konu.  Fırsatını kollar, bir gün gelir, acısını şiddetiyle dışa vurur.

Bunları da sevebilirsiniz