Coğrafya

Heredot, Strabon ve Batlamyus ilk coğrafyacılar sayılır. Coğrafya, Rönesans ve Reformlar ile Sanayi Devrimi’ni izleyerek farklı bir kimlik kazanmıştır. O güne dek tasvirin öne çıktığı bu alanda artık matematik de kendisini duyumsatmaya başlamıştır. O döneme dek insan merakının gereksinimi olan coğrafya artık uzaklara yelken açan insanoğlunun sağkalımı için gerekli bir bilim dalıdır. Yönünü bulmak, hedeflediği noktaya erişmek için olmazsa olmazlardan birisi durumuna gelmiştir coğrafya.

Bugün bir Batı ülkesine yolunuz düşer de sokakta birisine adres sorarsanız size coğrafik yönlerle tanımlama yapar. İki blok batıya yürüyüp güneye döndükten sonra 5 blok ilerlediğinizde aradığınız yere gelmiş olacaksınız diyecektir yardımsever vatandaş.

Buralarda böylesi bir sorunun karşılığı ise yönlerden bağımsız şekilde bilinen yerlere dayanır. Postane, banka, tanınmış bir mağaza üzerinden tanımlanır aradığınız adres.

Batılının coğrafyayla tanışıklığı gündelik yaşama bu şekilde yansırken bizim söylemimize yansıyan coğrafik bilinçsizliktir.

Emperyal batılının dedeleri birkaç yüzyıl önce dünyanın uzaklarına coğrafyanın sağladığı bilgi ve olanaklar aracılığıyla yolculuk yapmıştır. Coğrafya, Batı ülkelerinin o zamanlarda olduğu gibi bugün de gündelik ilgi alanları içinde yer almayı sürdürür. Popüler coğrafya dergilerinin azımsanmayacak kadar çok okuyucusu vardır oralarda.

Bu durum Batılının tercih ettiği adlandırmanın günümüzde tüm dünya için bir dayatmaya dönüştüğü gerçeğini koyar önümüze.

Örneğin Orta Doğu! Çok seçkin bir üniversitemizin yanı sıra Türkiye’nin de yer aldığı bölgenin coğrafik adıdır günümüzde. Yeri geldiğinde gündelik dile yansıyan bir aşağılama aracı olarak da kullanılıverir. Uzak Doğu da benzer şekilde bir başka dayatma adlandırmadır.

Tam da burada şu soruyu sormak gerekir!

Kime ve neye göre?

Atlantik’in diğer yakasındaki ABD kaynaklı adlandırmalardır bizlerin gündelik yaşamına giren ve dillerimizden düşmeyen. Oysa, bizler için hiç de uzak değildir Doğu! Türkiye’nin dünya haritasındaki yerini belirtmek için en uygun tanımlama Batı Asya’dır. Buradan uçağa binseniz anakaramız Asya’nın Doğu ucuna bize Uzak Doğu dayatması yapan Atlantik’in karşı kıyısından daha çabuk ulaşabiliriz! Bu durum bizlerin ait olduğu gerçek coğrafyayı ortaya koyması bakımından da önemli bir ipucu vermiş olur.

Bir başka önemli nokta Türkiye ve bölgedeki diğer ülkelerin ait oldukları yeri bilmeleri, yüzlerini ait oldukları yere dönmelerinin yaratacağı sonuçlarla ilgilidir. Zengin yer altı kaynaklarına egemen olabilmek için uzaklardan gelip bölgeyi karıştıran, milletleri biri birine düşüren uzak komşumuz karşısında birleşen bölgenin sağladığı başarıya tanıklık ettik geçtiğimiz günlerde!

Aşiret reisleri eliyle yönetilen daha doğrusu güdülenlerin referandum düzenbazlığıyla ortaya çıkartmaya çalıştıkları kukla Kürt devleti taslağı bölge ülkelerinin kararlı duruşuyla ölü doğmuştur. Ülkeler ve milletler başkalarının biçtiği rolleri oynamak yerine kendileri gibi olurlarsa başka bir dünyanın mümkün olabileceği görülmüştür bu son deneyimle. Emperyalin kara gücü olma, onun yağdırdığı silahlarla sözde devrimler yapma hevesleri kursakta kalmıştır.

Uzaklardan kaynaklanan bu dayatmalardan aydınlarımızın da kendilerini kurtarmasında yarar var!

Emperyal kuklalarını devrimci sanmaktan vazgeçmek iyi bir ilk adım olabilir.

Bir de Batı’nın dayattığı coğrafik yön saplantılarından kurtarmalıdır aydınımız kendisini!

Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana zaman zaman harlanan bir ateşin sıcaklığını yaşar olduk son günlerde!

Türkiye’nin yüzünü kendi bölgesine dönmesi, komşularıyla işbirliğine yönelmesi ülkeyi yönetenlerin düşünce değişikliğinden ya da zorunluluktan kaynaklanmış olabilir. Neden her ne olursa olsun Türkiye’nin uzaktaki bağlaşık yerine yakındaki komşuyla bütünleşmesi doğru ve yerinde bir tutumdur. Bu doğru ve yerinde tutumu “Türkiye Batı uygarlığından kopuyor mu?” türünden ağlaşmalara konu etmek aydınlara yakışmamaktadır. Batı Asya’da konuşlu bir ülke olarak Türkiye’nin Avrasyalı köklerine dönmesi nedenden bağımsız olarak olumlu bir durumdur. Bu olumluluk değil midir Suriye’de işleri yoluna koyan? Bu köklere dönüş değil midir referandum yaygarasıyla sözde bağımsız devlet kurma hevesindekilerin kâğıttan kulelerini yerle bir eden?

“Hangi Sol”, “Hangi Atatürk” sorularıyla yolumuza ışık tutan Attilâ İlhan ustaya öykünerek soralım!

Hangi uygarlık?

Hangi Batı?

Hangi Orta Doğu?

Ülkemizde işler kötüye giderken sorumluluğu “aptal” halka yıkmayı aydın duruşu sananların kendilerine gelmeleri zamanıdır!

Aynaya bakıp özeleştiri yapmak ve köklü bir tutum değişikliğine gitmek ertelenemez ivedi görevdir.

Bunları da sevebilirsiniz