Futbol Ekonomisi: Devler Ligi

Marşıyla tüylerimizi diken diken eden, logosuyla gözlerimizi büyüleyen, futbol kalitesiyle görsel bir şölen sunan Şampiyonlar Ligi, yeni sezonun başlamasıyla birlikte en nihayetinde geri döndü. Futbol aşıkları için gökyüzündeki yıldızları seyretmekten daha keyifli olan Devler Ligi, taraftarların yanı sıra futbolcuları da bir o kadar heyecanlandıran ve tüylerini diken diken eden bir turnuva. Öyle ki, dünyanın gelmiş geçmiş en iyi futbolcuları arasında yer alan, teknik direktörlük kariyerine üst üste 2 Şampiyonlar ligi şampiyonluğu kazanıp rekor kırarak başlayan Zinedine Zidane bile, Şampiyonlar Ligi Marşı’nı duyduğunda büyülendiğini, hemen maça başlamak istediğini ifade etti.



Tecrübeli süper yıldızların bile bu turnuvayı iple çekmelerinin en büyük sebebi, kendi rüştlerini Avrupa Arenası’nda da ispat edebilmek. Bunun için de kulüpler bazında en uygun turnuva, hiç şüphesiz Şampiyonlar Ligi. Birçok yorumcu tarafından “uzaylı” olarak tanımlanan Lionel Messi, sahada Şampiyonlar Ligi Marşı’nı dinlerken önemli ve özel bir maça çıktığını anladığını dile getirdi.



Şampiyonlar Ligi tarihinin en golcü futbolcusu olan, neredeyse kırılmadık rekor bırakmayan, insanoğlunun sınırlarını zorlayarak adeta bir makine gibi çalışan Ronaldo ise Şampiyonlar Ligi Marşı’nı duyduğunda marşa eşlik etmekten kendini alamıyor.



İsterseniz yazımı okumaya devam etmeden önce, siz de Tony Britten’ın bestelediği bu eşsiz marşa kulak verin.



Şampiyonlar Ligi sadece taraftarları ve futbolcuları büyülemekle kalmayıp, kulüplere kazandırdığı muazzam gelirlerle kulüp yöneticilerinin de kalbini fethediyor. UEFA, bu yıl Şampiyonlar Ligi’ne katılan takımlara ve UEFA Süper Kupa’daki takımlara toplamda 1,318 milyar €’luk bir ödeme gerçekleştireceğini açıkladı. Grup aşamasına katılmaya hak kazanan takımlar 12.7 milyon €’yu kasalarına koyarken, galip geldikleri her maç için 1,5 milyon €, berabere kaldıkları her maç için ise 500,000 € bonus alıyorlar. Gruptan çıkıp ikinci tura yükselen takımlar 6 milyon €, çeyrek finale yükselen takımlar 6,5 milyon €, yarı finale yükselen takımlar ise 7,5 milyon € daha ekstra ödeme alacaklar. Takma adı “Big Ears” (Büyük Kulaklar) olan bu eşsiz kupayı kaldıran takım, kasasına 15,5 milyon € daha koyacak. Finalde kupaya elveda diyen takım ise teselli ikramiyesi(!) olarak 11 milyon € alacak.



Şampiyonlar Ligi’ne play-off oynamadan direkt olarak grup aşamasından katılan bir takım, havuz gelirleri haricinde en fazla 57,2 milyon € kazanabilecek. Haliyle kulüp yöneticileri de Salı ve Çarşamba günlerini farklı bir motivasyonla takip ediyor.

UEFA Şampiyonlar Ligi Şampiyonu ve UEFA Avrupa Ligi Şampiyonu’nu karşı karşıya getiren, 2000 yılında Galatasaray’ın ülkemize getirdiği UEFA Süper Kupa’sında, kazanan taraf 4 milyon €’yu, kaybeden taraf ise 3 milyon €’yu kasasına koyacak.



Kulüpler için performans ödüllerinin yanı sıra havuz gelirlerindeki payları da çok önemli bir yere sahip. 2016-2017 Şampiyonlar Ligi finalistleri Real Madrid ve Juventus’u ele alırsak, şampiyon Real Madrid’in performans geliri 54,2 milyon € iken, Juventus’un performans geliri 50,7 milyon € idi. Havuz gelirlerinde ise bambaşka bir tablo ortaya çıktı. Şampiyon Real Madrid, havuz gelirlerinden 35,3 milyon € gelir elde ederken, Juventus 50,6 milyon € gelir elde etti. Böylece Juventus, şampiyon olamamasına rağmen 100 milyon € baremini aşarak Şampiyonlar Ligi’nde en çok gelir elde eden kulüp oldu.



Real Madrid’in havuz gelirlerinin Juventus’tan daha düşük olmasının nedeni ise Şampiyonlar Ligi’nde havuz gelirlerinin dağıtımının takımlara göre değil, liglere göre dağıtılması. Barcelona, Atletico Madrid, Sevilla’nın da başarılı takımlar olması Real Madrid’in İspanya’ya ayrılan havuz gelirlerinden daha az yararlanmasına neden oldu. Juventus ise havuz gelirlerini sadece 2.tura çıkan Napoli ile paylaştı. Bu sayede Napoli 65,7 milyon € ile 2016-2017 sezonunda en çok gelir elde eden 3.kulüp oldu.

Havuz gelirlerinin adaletsiz dağılımı, UEFA’nın Şampiyonlar Ligi’ndeki statüyü değiştirme kararı almasıyla birlikte 2018-2019 sezonundan itibaren tarih olacak. UEFA’dan yapılan açıklamada; 2018-2019, 2019-2020 ve 2020-2021 sezonlarında, ülke puan sıralamasının ilk 4 basamağında yer alan ülkelerin(İspanya, Almanya,İngiltere,İtalya) liglerinde, ilk 4’e giren takımların eleme oynamadan direkt olarak Şampiyonlar Ligi’ne katılacağı bildirildi. Ülke puan sıralamasında 5.sırada yer alan Fransa’nın milli takımı 2018 Dünya Kupası’nın en büyük favorilerinden bir tanesiyken, kulüp takımları da Avrupa’daki başarılarını arttırıyor. Geçtiğimiz sezon Monaco, Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynamıştı. Paris Saint-Germain ise hakem hatalarının kurbanı olarak kendi evinde 4-0 yendiği Barcelona’ya karşı deplasmanda 6-1 mağlup olarak Şampiyonlar Ligi’ne 2.turda veda etmişti. Olympique Lyon ise grup aşamasında 3.olarak UEFA Avrupa Ligi’ne gitmiş ve yarı finale kalma başarısı göstermişti.

Bu yıl kadrosuna Neymar, Mbappe ve Dani Alves’i katarak gücüne güç katan PSG, Şampiyonlar Ligi’ni kazanabilecek kaliteye ulaştı. Her ne kadar Cavani ve Neymar arasında penaltı krizi yaşanmış olsa da bu kriz, Bayern Münih maçında tatlıya bağlandı ve tabiri caizse Ancelotti’yi diri diri yaktılar.



Ancelotti ise başta Hummels olmak üzere oyuncularını karşısına almasının bedelini hem 3-0’lık ağır bir yenilgi alarak hem de takımdan kovularak ödemiş oldu.

Monaco için ise Mbappe,Mendy,Bernardo Silva ve Bakayoko’nun yerini doldurmak kolay olmadı. Her ne kadar Tielemans ve Balde gibi genç oyunculara yatırım yapılsa da geçen yılki başarının tekrarlanması imkansız gözüküyor. Temsilcimiz Beşiktaş’ın grubunda yer alan Monaco, 1 puanla sonuncu ve 17 Ekim’de Beşiktaş’ı ağırlayacak. Beşiktaş’ın çok zorlu bir gruba düşmediği takdirde gruptan çıkma ihtimalinin bir hayli yüksek olduğundan “Başarının Sırrı: Vazgeçilmez Dörtgen” adlı yazımda bahsetmiştim. Siyah beyazlılar, 4.torbadan gelen RB Leipzig haricinde çok iyi bir kura çekti ve gruba Porto deplasmanında fırtına gibi başladı. Bu sezona attığı gollerle hızlı bir giriş yapan Aboubakar’ın, geçen yıl Beşiktaş formasıyla aldığı kırmızı kartın cezasını, kaderin cilvesiyle Beşiktaş’a karşı çekmesi, Beşiktaş’ın işini kolaylaştırmış oldu. Leipzig karşısında ise taraftarının desteğiyle önce rakip takımın en iyi oyuncusu Timo Werner’i saf dışı bıraktı, sonra da Leipzig’in fişini çekti. Timo Werner’in tribündeki tezahüratlardan etkilenip, oyundan çıkmayı istemesi, dünya basınında geniş yankı buldu.



Beşiktaş, Monaco karşısında 2 maçta en az 4 puan alırsa büyük ihtimalle gruptan lider çıkmayı başarır ve ölüm gruplarından çıkan takımlarla eşleşmediği takdirde çeyrek final şansını arttırmış olur, ama ölüm gruplarında Bayern Münih, Tottenham (ya da aynı gruptan Dortmund), Liverpool, Juventus, Atletico Madrid (ya da aynı gruptan Roma) gibi takımların, grup 2.si olacaklarını öngörürsek, Beşiktaş’ın çeyrek finale çıkabilmek için 2.tur kuralarında da şansa ihtiyaç duyacağı aşikar.

Takımınızın bol gol attığı, üç puanların havada uçuştuğu bir ay dileğiyle…

Bunları da sevebilirsiniz