Churchill

2017 yılı yapısı bu filmin son sahnesinde, 1874-1965 yılları arasında yaşamış olan İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in 1 “Muhteşem Britanyalı” olarak anıldığı yazısı belirir. Birinci Dünya Savaşında İngiliz İmparatorluğunda Donanma Bakanlığı yapan ve müttefiki Rus İmparatorluğuna hem yardım etmek hem de tahıl almak için Osmanlı İmparatorluğunu Çanakkale ve İstanbul Boğazlarında gerçekleştireceği bir yarma harekâtıyla saf dışı etmek ve bir çırpıda başkent İstanbul’a da ele geçirmektir. Diğer müttefikleri İtilaf (Anlaşma) Devletleri olarak bilinen Fransa, Belçika, Japonya, sonradan taraf değiştiren İtalya, Romanya, Rusya’nın ayrılmasından sonra giren ABD, Portekiz, daha sonra Yugoslavya olarak birleşecek olan Sırbistan ve Karadağ ile Osmanlılardan ayrılan Yunanistan’dır. Onların karşısında ise İttifak (Bağlaşma) Devletleri bulunur. Onlar Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan Devletidir 2 .

Savaş Avrupa karasında bütün hızıyla devam ederken, dünyanın en büyük donanması, Alman savaş gemileri ve denizaltılarının bulunduğu Baltık denizinden uzak Kuzey Denizindeki güvenli sularda bekletilir. Amerika’da bulunan Ulusal Birinci Dünya Savaşı Müzesi ’nde geçtiğimiz yıllarda bir konuşma yapan Dr. Christopher Bell’e 3 göre “bu durum kendisi de bir subay olan Churchill’in kabul edemeyeceği bir atalettir. Niyeti, Almanların sıkıştırdığı Ruslara Çanakkale ve İstanbul boğazlarını yarararak yardım götürmektir. O sırada İngiliz Donanmasının kumandanı Amiral Jackie Fisher’dır. O ve diğer amirallerin hepsi birden kendisine; Çanakkale Boğazı boyunca 10 tane mayınlı alan olduğunu ve hiç gemi kaybı vermeden geçilmeyeceğini söyler. Churchill, zaten zayiatsız kazanç olmayacağı görüşündedir. Yumurta kırılmadan omlet olmayacağı için bir kaç geminin isabet alması veya batması olasılığı onu caydırmaz. 1914’te Britanya dünyanın en büyük donanmasına sahiptir ama Baltık Denizindeki yeni nesil Alman savaş gemilerine göğüs gerecek nitelikte değildir. Neredeyse hurda olan bu gemileri tamir ettirmek yerine, bir kaçının batmasının İngiliz donanmasının cesametini bozmayacağını düşünür. Bu girişime karşı ikinci itiraz denizde başarmak için karadan da harekât yapılması gereğidir: “Bir filo tek başına toprak işgal edemez, sadece başka gemilerle savaşabilir veya kıyıda sayıları fazla olmayan askeri hedefleri vurabilir. Marmara Denizine geçmeyi başarsa bile kendisine Ege Denizinden yardım gönderilemez. İstanbul’a varsalar bile amaçları sivil hedefleri bombalamak değildir. Geri çekilmek isteseler onu da yapamazlar.” Churchill bunları işitmek bile istemez. Pek çok İngiliz devlet adamının o sırada sandığı gibi o da Osmanlı İmparatorluğunun ciddiye alınacak askeri gücü ve becerisi olmadığını düşünür. Kendisi gibi düşünen arkadaşlarıyla aynı görüştedir. Çanakkale Boğazında İngiliz donanmasının belirmesiyle Türklerin korkup, kaçacağını sanır. İngiliz askerlerini kullanmak istemez. Balkanlarda Osmanlılardan kopmak isteyen milletlerin karadan yardımına koşacaklarına inandırmıştır kendini çoktan.

Amiraller yine de bu savaştan umulan kazancın elde edilmeyeceğini tahmin ederken; Churchill siyasal olarak en iyi sonucun alınacağı görüşünde ısrar eder. Böylece öne sürülen tüm olumsuz gerekçeleri, engelleri reddeder. İngiliz kabinesinden olası tehlikeleri sakladığı gibi, amirallerin endişelerinden onlara hiç bahsetmez. Bu harekâtın fazla kayba sebep olmayacağını ve düşük tehlike arz eden bir operasyon olduğunu anlatır onlara. Başta başbakan Kitchener olmak üzere herkes büyülenmiştir. Hem İngiliz ordusunun yeni bir cepheye verecek askeri birliği yoktur. Harekât başarısız olduğu takdirde kolaylıkla geri çekilebilecekleri konusunda Churchill onları temin eder. İngiltere’nin az bir kayıpla büyük bir başarı elde edeceğini söyler.

Terslik çoktur: Gemilerin hedef aldığı kıyı topları isabeti zor küçük hedeflerdir ve hareket halindeyken 6-8 mil uzaktan ateş ederler. Ancak birkaç tanesi vurulur. Ayrıca Türklerin çok çeşitli, büyüklü-küçüklü, hareketli ve yerleri gizli sahra vb. topları, silahları vardır. Ateş edilirse yerleri hemen değiştirilir. İkinci olarak bu topların havadan yerini belirlemek ve hedef almak gerekir ki İngilizler keşif yapmakta başarısız olur. Uçakları oyuncak gibidir. Deniz dümdüz, dalgasız olmadıkça havalanamadığı için ve kalkınca hemen yükselemedikleri için çok sayıda kısa menzilli tüfek atışının hedefi olur; sık sık da bozulurlar. Üçüncü sorun mayın temizlemedir. Burada da İngilizler yanılır. O güne kadar İngilizlerin mayın konusunda ciddi bir savaş tecrübesi yoktur. Kullandıkları mayın tarama gemileri hız yapamayan, zırhı ve silahı olmayan Kuzey Denizinden getirilmiş, sivil mürettebatlı ağır balıkçı tekneleridir. Top atışına karşı savunmasızdırlar. Dolayısıyla, Türkler uykudayken mayınları imha etmeyi denerler. Aksine Türklerin pek çok aydınlatma fişeği vardır ve İngiliz balıkçı tekneleri menzile girdikleri an, mahirane kullandıkları silahlarıyla onlara isabetli atışlar yaparlar. Tekneler daha mayınlara ulaşamadan ateş hattından geri çekilirler. Teknelere konan denizci mürettebat da sivilleri cesaretlendirmeye yetmez. Tam on bir gece, mayın taranır. Her birinde, yoğun ateş nedeniyle geri dönerler. Toplamda 350 mayının ancak 4 tanesini temizleyebilmiş ama çok da zayiat vermişlerdir. Öyleyse neden işler ters giderken devam edildi?

Hasılı Mart (1915) ortasında İngilizler perişan bir vaziyettedir. İşte, operasyonun durdurulması gereken an o andır. Fakat vazgeçmezler çünkü bir şey kazanmasalar bile kayıp azdır ve devam etmemek için bir neden yoktur. Churchill’in de oluruyla, baştan aşağı fikir birliğiyle 18 Mart’ta büyük bir saldırıya karar verirler. Bütün donanmanın aynı anda hücum edecektir. İşte bu da büyük bir hatadır. Türkler bir sıra mayını, bir gece İngilizlerin gözünden kaçan ummadıkları bir alana dizer. Sonuç tam bir felakettir. 18 Martta bir Fransız savaş gemisi mayına çarpıp anında batar. Can kaybı çoktur 4 .

Ardından iki İngiliz savaş gemisi mayınlara çarpar; biri batar, diğeri ağır hasarlı olarak çekilir. Arkasından bir İngiliz savaş gemisi daha mayına çarpar ve batar. Fransızların iki savaş gemisi ise kıyıdan top ateşiyle ağır hasar alır. Günün sonunda donanmanın altı savaş gemisi yok olmuştur. İşte o zaman deniz taarruzu kesinkes durdurulur. Acaba başlanmış bir askeri harekât nasıl sona erdirilir? Kimse bunun tartışmasız bir başarısızlık olduğunu itiraf etmek ve harekâtı durdurmak istemez. Sırada kara çıkartması vardır. Amacı, gemilerin vuramadığı kıyı toplarını etkisizleştirmektir.

O ana kadar Fransızlar 600 adam kaybetmişken, İngilizlerin kaybının 100’ün altında olması önemsenecek bir şey değildir. Sadece Churchill değil, Ortadoğu’daki tüm komutanlar, Başbakan Kitchener ve tüm İngiliz savaş kabinesi üyeleri kara ordusunun kullanılması gerektiği görüşünde birleşir. İşte olaylar böylece tırmanır. Lord Kitchener’i ve diğerlerini düşündüren esas konu, Çanakkale’den İngilizlerin geri çekilmesinin, yenilmesi demek olacağı ve dünyada İngiliz İmparatorluğunun itibarının sarsılacak olmasıdır. Böylece İngilizler zayıf, zavallı ve korkak bir duruma düşecek ve bütün İngiliz İmparatorluğunda, örneğin Orta Doğuda ve Müslüman tebaa arasında İngilizlerin kendilerini savunamaz bir duruma düştükleri görüşü hâkim olacaktır. Donanma bir şey yapamadığına göre onun yerini ordu almalıdır.”

Dr. Christopher Bell elli dakikalık konuşmasını şu tartışmayla kapatır: “Hâsılı gidişatına bakılırsa Churchill, kahraman mıdır yoksa bir şeytan mı? Yanıtı ‘her ikisi birden’ olmalıdır çünkü Churchill cesur (ve parlak) bir strateji ortaya atmıştır. Askerlerini Batı Cephesinde sebepsiz yere ölüme atmak yerine, böyle bir harekâta göndermesi pek hatalı değildir. Düşüncesinin arkasında sağlam bir mantık vardır. Ocak 1915’te verdiği karar, ekseriya sanıldığı gibi pervasızlık da sayılamaz. Çünkü bir çıkış yolu vardır, başarısızlık karşısında harekât durdurulabilir. Churchill, elde edeceği başarılı sonuç için hem hevesli, hem hırslıdır. Nitekim denizci danışmanları bile sonucun ne olacağını kestiremezken, bir kara hücumu konusunda Churchill’i destekler. Zaten geri çekilme konusunda hemfikirdirler. Kanımca Churchill’in yaptığı ölümcül hata, bir kez böyle bir harekât başlayınca onu iptal etmenin imkânsızlığıdır. Yani şartların sürüklemesiyle askeri birliklerini savaşa sokarak, birkaç denizciyi kurtarayım derken yüzlerce, binlerce, yaralının ve zayiatın mesuliyetini almak zorunda kalır. İşte Churchill’in hesabı bu açıdan yanlıştır. Aslında siyasetçi meslektaşlarına olası tehlikeler konusunda gerçeği söylememiştir. Siyasi geleceğinin, başlattığı harekâtın sonuçlarına göre biçimleneceği fikriyle askeri birliklerini karaya çıkartmaktan kendini alıkoyamamış, düşüncesizce kendinden geçmiştir. Yarı keyfi, yarı cesur hatalar yapar. Önemli olan onun bu halinin bize 2. Dünya Savaşındaki durumu hakkında neler ifade ettiğidir. Çanakkale’deki yenilgisine karşı 2. Dünya savaşındaki ünü hakkında insanların ne düşündüğüdür. 2. Dünya savaşında parlak bir savaş önderi ve stratejist miydi yoksa hala sorumsuz, fevri/düşüncesiz, acemi, astları üzerinde tehlikeli oyunlar oynayan biri miydi? Sanırım hakkında tartışmaların ana hedefi de budur. Churchill aslında hem hatalı hem de doğru kararlar verir ama her iki dünya savaşında da tamamıyla doğru karar vermemiş olmakla birlikte nadiren tamamen yanlış kararlar verir.”

İkinci Dünya Savaşında Churchill İngiltere Başbakanıdır. Birinci dünya savaşının sonunda imzalanan antlaşmalar doğrultusunda Almanların Avrupa’da ekonomik olarak sonucu Almanya tekrar Hitler önderliğinde Avrupa’ya savaş açar. İnönü Hitler’le saldırmazlık antlaşması yapar. Ülkemizde kıtlık yaşanırken ilk tohumlarını Atatürk’ün attığı Köy Enstitüleri aydınlanma hareketini başlatır. Bu sırada 1915’ten 1939 kadar hükümette yer alamayan Churchil o yıl tekrar Donanma Bakanı, 1940’ta ise Neville Chamberlain yerine başbakan olur. Dunkirk Filmi Churchill’in başbakan olduğu bir sırada müttefik ülkelerin Dunkirk’te Almanlar tarafından uğratıldıkları yenilgiyi konu eder. Manş Denizindeki İngiliz Kanalının Fransa kıyısında bulunan bu sahil, İtilaf Devletlerinin düzenli bir şekilde boşaltılmasını konu eder. Dunkirk şehrinin sakinleri çoktan kaçmış, Alman ve İngiliz-Fransız askerleri arasında sokak savaşları yapılmaktadır. Askerler aç ve susuzdur. Kıyıda birliklerine göre tek sıra olmuş askerler kurtarma gemilerini bekler. Birinci dünya savaşına göre daha gelişmiş uçaklarla İngiliz ve Almanlar arasında gökte de bir savaş yaşanır. Alman uçaklarının esas hedefi kıyıda bekleyen askerler ve onları almaya gelen savaş gemileridir. Düşen İngiliz uçaklarından sağ kalmayı başaran pilotları ise tekneleriyle İngiliz gönüllüler kurtarır. Ümit ve ümitsizlik birlikte kol gezer. Düşman bombardımanı acımasızdır. Gündelik gel-gitlerle deniz bir çekilir, bir yükselir. İskeleler bir karada kalır, bir denizle ulaşılır hale gelir. Filme göre sahilde bekleyen 400.000 asker vardır ama onların hepsini kurtarmak mümkün olmayacaktır. Churchill İttifak kuvvetlerinin el ele ve birlikte boşaltılmasını ister ama İngilizlere önceliklidir. Onlardan sonra sıra Fransız askerlerine gelir. Dunkirk ricadını Churchill mecliste milletvekillerine anlatır, hatipliği sayesinde ağır bir konuyu umut verecek bir biçimde aktarır. İngilizlerin Dunkirk’te Almanlar karşısındaki yenilgisi, Çanakkale’de Türklere yenilişlerini ve geri çekilmelerini hatırlatır. Curchill’in rolü yine tartışmalıdır. Filmin sonunda kurtarılan asker sayısının yetersizliği nedeniyle Churchill yine eleştirilir.

Churchill filminin (2017) konusu ise Dunkirk’ten 4 yıl, Çanakkale Savaşından 29 yıl sonra 6 Haziran 1944’te yapılacak Normandiya çıkartmasına son üç kala geçirdiği ruhsal sarsıntıdır. 1915 Çanakkale yenilgisinin ve pek çok gencin ölümünden kendisini sorumlu tuttuğu 250.000 genç evladın başına gelenlerin Normandiya’daki askerlerin başına gelmemesi için yaptıklarını ve yaşadıklarını anlatır: “Otuz yıl evvel o kadar çok genç adam, öylesine pisi pisine gitti. Tekrar başımıza gelmesin” diye tekrar eder durur Churchill. Ağzına adeta yapışmış purosunu hem hayatı boyunca hem de film boyunca tüttürürken “overlord” harekâtının inceliklerini öğrenmeye çalışır. Kurnaz bir siyasetçi olarak acaba nasıl yapsak da Almanların dikkatini Ege’ye çeksek, Norveç’e çeksek diye sesli düşünür. “İlk Savaş”, ya da “son savaş” diyerek Birinci Dünya Savaşını kasteder, sonra ekler “Son savaştan ders aldım. Bu sefer aynı hataları yapmayacağız” der. O hatalar zaten Dunkirk’te de tekrarlanmıştır.

Churchill İngiliz Kralı Edward ile birlikte İngiliz Donanmasının bayrak gemisine binerek Normandiya çıkartmasında askerlere moral vermek ister. Ama İke diye ilk adıyla hitap ettiği Eisenhower 5 ve İngiliz kumandanları çoktan Churchill’in bu planını değiştirmiştir. Kral Edward kendisini ziyarete gelerek siyasal ve ailevi nedenlerle savaş gemisine binmeyeceğini ve onsuzda bir şey yapamayacağı için Churchill’in de gitmesini istemediğini söyler. Bunun üzerine o “Ben başbakanım ama sözüm dinlenmiyor” diye yakınır. Çıkartma yapacak piyade sayısı azdır. Çıkacakları sahil ise 80 km. dir. Churchill bunu hiç beğenmez: “Almanlar onları biçer” der. Arıburnu çıkartmasının dar ve dik sahili hala hatırındadır. Daha geniş kıyı lazım diye itiraz eder. Sonra yine endişeye kapılır ve “Ya Almanlar zehirli gaz kullanırsa” diye hayıflanır. Harita üzerinde harekât planını dikkatle inceler. Kıyıyı gezer. Son savaş sırasında Türklere yaptıkları taarruzda başlarına gelenlerin yeniden yaşanmamasını her fırsatta dile getirir. Aslında Normandiya ’da kaybederse mesleğini de, Çanakkale’den sonra istifa etmek zorunda kaldığı gibi kaybedeceği düşüncesiyle de kıvranır durur. “Kaybetseniz de Britanya size teşekkür edecek” diyerek onu teselliye çalışırlar. Taarruza bir gün kala yatağının yanına diz çökerek yağmur duası yapar, bu arada viski bardağını da elinden bırakmaz. Bütün dileği uyandığında 20.000 genç adamın ölmemiş olmasıdır. Bütün bu bunalım sırasında kendisini yalnız karısı Clementine (Clammy) dizginleyebilir. Churchill yanında söylediklerini yazan daktilo kızın yanında bile söylenir: “1915’te 12 savaş gemisi vardı ama güçlü patlayıcıları yoktu. Tam cepheden saldırmaya çalıştık. Ufak bir işti (küçümseme). Ama olmadı (itifarf). 250.000 kişi öldü ve herkes beni suçladı.” “Kazansaydın kahraman olurdun” der yaveri. “Ama onların kanı hala ellerimde” diyen Churchill filmde günah çıkartır. Kendisine Win(ston) diye hitap eden karısını “wow, wow, wow” diye selamladıktan sonra “Onların öleceğini, sakatlanacağını duymak istemiyorum. Son savaştaki gibi yeni yetmeler gidiyor” der. Eşi “Onlara ümit ver. Onlara bir amaç uğruna sakatlanacaklarını, öleceklerini söyle. Bu badireyi de atlatacaksın” diye güç verir. Ertesi sabah yapacağı konuşmayı sabaha karşı hazırlar: “Bu zafer değil özgürlük savaşıdır” diye başlar sözlerine ve Sizler ve ben asla teslim olmayacağız” diye bitirir sözlerini. Sekiz Mayıs 1944’te Almanya teslim olur.

Sonuçta yineleyecek olursak Dr. Christopher Bell Churchill’in “aslında hem hatalı hem de doğru kararlar verdiğini ama her iki dünya savaşında da tamamıyla doğru karar vermemiş olmakla birlikte nadiren tamamen yanlış kararlar” verdiğini söylese de Çanakkale Savaşı hiç şüphesiz Churchill’in tamamıyla yanlış verdiği kararlardan biridir. Her şeyden önce hareketsiz bir donanmayı Kuzeyden güneye indirmiş, Cebelitarık Boğazından geçirdikten sonra Akdeniz, sonra Ege Denizi yoluyla Çanakkale Boğazı önlerine gelmiştir. Sandığı gibi Türkler korkup kaçmamış; aksine harp tarihinin en kanlı ve o denli de ders verici nitelikte bir kahramanlık örneği ile tarihe geçmişlerdir. Dahası İngilizler yenilerek itibar kaybetmiştir. Hintli Müslümanlarla Türklerin sabah namazını birlikte kıldıkları, akşamları her iki tarafın askerlerinin yiyeceklerini birbirlerine ikram ettikleri, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan gelen gençlere Anzak dendiği, cepheden hem Osmanlı İmparatorluğunun, hem de Britanya İmparatorluğunun dört bir yanına gençlerin mektuplarında ailelerine neler yazdıkları, Mustafa Kemal’in Alman kumandan Von Sanders’in emrine itaat etmiyerek askerlere “ölmeyi emrettiği”, Agamemnon zırhlısının isabet alıp çekilmesi üzerine, Fatih Sultan Mehmet’ten sonra ikinci kez “Truvalılar öcünüz alındı” dediği hafızalardadır. Bu kanlı Çanakkale savaşı Britanya Donanma Bakanı Winston Churchill’in siyasi hırsı ve emelleri yüzünden yaşanmıştır.

1  1895’te süvari subayı olmuş ardından Kraliyet askeri kolejini bitirmiştir. Babası Muhafazakâr Parti önderlerinden Lord Randolf Churchill’dir.

2  https://bilgibirikimi.net/2012/03/05/1-dunya-savasina-katilan-devletler-itilaf-ve-ittifak-devletleri-hangileridir/

3  Tarih Böl. Dalhousie University in Halifax, Nova Scotia.  Churchill and the Dardanelles, The national WW1 Museum and Memorial, Kansas City Missouri (https://www.winstonchurchill.org/the-life-of-churchill/rising-politician)

4  Bkz. Gelibolu Deniz Savaşı Haritası (https://ataturktoday.com/Resim/Canakkale/Canakkale2/1915HaritaEng26DiggerHistory.jpg)

5  28 Mart 1969 yılında, Lake Mills Lisesi (Wisc.) lise son öğrencisi olarak Washington D.C. ye yapılan sınıf gezisinde Dwight Eisenhower’ın cenaze törenine ben de katıldım.

Bunları da sevebilirsiniz