Satrançta Bile Vezir Var, Bizim Başkanlıkta Yok



Şimdi siz siz olun da şu medyanın sürekli gündeme getirdiği, kıymeti kendinden menkul Cübbeli Ahmet’e sormayın: Şah tamam da Vezir nerede?

Hani satranç oyununu şeytan işi bulmuş da bu konuda fetva vermişti ya hazret, işte ona soruyorum: Vezir nerede?

Birazcık satranç bilgisi olan biri hemen yanıt verir: Vezir yoksa satranç da yoktur, diye. Gerçi çok büyük ustalar zaman zaman Vezirlerini çıkararak zayıf oyunculara karşı oynamış ve kazanmışlardır, ama oradaki satranç oyunu  değil, gösteridir.

Başkanlık denen garabet sisteme böyle girmeyi uygun buldum. Türk usulü başkanlık sistemi diye bir şey uydurdular, tüm yetkileri tek kişinin eline verdiler, daha önce padişahı denetlemekle görevli divan, vezir, Şeyhülislam, Yeniçeri ağası gibi askeri, Danıştay, Sayıştay gibi hukuki tüm organları ortadan kaldırmaya yelteniyorlar.

Buna da “Türk usulü başkanlık” adını verdiler.

Dünyanın başka hiçbir ülkesinde yoktur ki, kendi koltuğunu “bir değil bin Ali feda olsun” diye terk etmeyi göze alan bir Başbakan olsun.

Çok dikkatle izlemiyorum son gelişmeleri, artık sinirlerim kaldırmıyor çünkü. Referandumdan da “evet” çıkacağını sanmıyorum, ama Türkiye burası, hiç belli olmaz.

En merak ettiğim konu da “Yetmez ama evet”çilerin bu kez nasıl bir sloganla sokaklara fırlayacakları. “Yetmez” denecek şey kalmadı. Bir tek “evet” diyebilirler ki bu da çok mümkün. Emin olun bunlar konuyu şu yüzyılda, Jean Jacques Rousseau’nun toplumsal sözleşmede söz ettiği “diktatörlük” maddesine getirip dayayacaklar ve ülkenin ilerlemesi için bazı konularda “defacto”  kararlar alınması gerektiğini savunacaklar.

İşi daha da ileri götürüp, Mustafa Kemal Atatürk’ün de “Cumhuriyet Devrimlerini” uygulamaya koyarken “diktatörce” davrandığını öne sürecekler. Bir sabah kalktığımızda nasıl hukuk sistemimiz, alfabemiz, ekonomik işleyişimiz değiştiyse, aynı şekilde bir sabah kalktığımızda alnı secdeye değmeyenlerin vinçlere asılı olduğunu  da görebiliriz.

Neden olmasın?

TBMM’de kabul edilen ve referanduma götürülecek olan Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı dilediğinde TBMM’yi feshedebilecek, OHAL ilan edebilecek, hukuktaki tüm atamaların neredeyse tamamını kendi yapabilecek (gerisini de başkanı olduğu parti elemanları atayacak), gerektiğinde savaşa girebilecek vb…

Bunlar bir de utanmadan ABD’de, Güney Amerika’nın neredeyse tamamında, dünyanın bir çok ülkesinde “başkanlık” sisteminin uygulandığını söylüyorlar. Söylüyorlar söylemesine de onlardaki yetkilerin “El Beşir” yetkisi olmadığını söylemeye çekiniyorlar. Ya birileri kızar da onları vatandaşlıktan çıkarırsa, diye. Biliyorsunuz, ona da hakkı var.

Şimdi bu ülkenin aydın diyebileceğimiz kesimleri, Cumhuriyet ilkelerine bağlı insanları, hukuku hukuk gibi görenleri “HAYIR” kampanyası başlatacaklar, başlattılar da zaten. Ana muhalefet partisi olarak bir tek CHP kaldı, o da, tıpkı “Kaçak Saray” meselesinde olduğu gibi, “Seni orada oturtmayız,” diye bağırıp çağıracaklar, devlet başkanı koltuğuna oturduğunda da koşa koşa “kutlamaya” gidecekler. Görün bakın.

Anayasa’nın değiştirilecek maddeleri bu haliyle geçecek olursa eğer, şuraya not olarak yazın, Türkiye’yi tam bir kaos ve parçalanma bekliyor. Dünyanın hiçbir yerinde eyalet sistemi olmayan Başkanlık sistemi yok. Bu adamın eyaleti olmadığına göre, ya gidip Halep’i, Musul’u alacak, kendine eyalet olarak bağlayacak ya da… Artık siz düşünün.



Bunları da sevebilirsiniz