Dünyadan Bilim Haberleri

Gökyüzünü Kim Deldi? Bu Tuhaf Bulut Oluşumu, Somerset Üzerinde UFO Gibi Görünen Bir Delik Bırakıyor Daily Mail, 10 Ekim 2016 Fallstreak olarak adlandırılan tuhaf bulut oluşumu, az rastlanan bir olaydır. Fallstreak, aşırı soğumuş su damlacıklarının bulutlardaki biçimidir. Bu bulut tabakasının içinden geçen uçak, deliği oluşturan havanın, uçağın üzerinden geçerken genişlemesine ve soğumasına neden olur. Somerset sakinleri bu sabah şaşkınlık içindeydiler. Sakinlerin gördükleri şeyin UFO olduğu yanılgısına kapılmaları normal olurdu. Fallstreak ya da delik-çukur bulutları olarak bilinen nadir atmosferik olgu, tuhaf bir bulut oluşumudur. Uzmanlar, bir fırça darbesine benzeyen büyüleyici bulutların nadir – fakat oldukça sıradan –atmosferik bir olay olduğunu söylüyorlar. Somersetteki Shepton Mallet da tuhaf bulutların fotoğrafı çekilmişti. Bu alışılmadık bulutlar, sıcaklıklar sıfırın altındayken oluşur, fakat bulutlardaki su damlacıkları buz parçalarının yokluğundan dolayı henüz donmamıştır. Buz parçacıkları hızlı bir şekilde oluştuğunda ağırdır ve aniden düşmeye başlar, bulutta geniş bir çukur bırakır, kristallerle bağlı olarak domino etkisine yol açar. Çukurun merkezinde oluşan küçücük bulutlar düşen su parçacıklarıdır. Geçen uçakların bu bulutların oluşumu ardındaki sebep olduğu düşünülmektedir. Çünkü uçakların kanatları ya da pervane yakıt tankları basınçta bir düşüşe neden olur, hava hızla soğur. Gökkuşağı bazen su damlacıklarının ışığı kırması nedeniyle Fallstreak bulutlarıyla birlikte görülür. Hava ağı meteoroloğu Erin Wenckstern dünya çapında bulunabilmesine rağmen bir gökyüzü çukurunun çok nadir olduğunu ve açıklaması zor bir olgu olduğunu açıkladı. http://www.dailymail.co.uk/sciencetech/article-3831082/Who-punched-sky-Strange-cloud-formation-leaves-hole-looks-like-UFO-Somerset.html Yüzeyleri Yumuşatmak, Sıvılar Çarptıklarında Sıvıların Sıçramasını Durdurur New Scientist, 10 Ekim 2016 Yeni bir deneyde, fizikçiler havada uçan sıvı damlacıklarının nasıl durdurulacağını gösterdiler. Yumuşak malzemelerle, cerrahların gereçleriyle ya da laboratuvar tezgâhı ile sıçramayı asgari düzeyde tutabilirsiniz. Oxford Üniversitesi’ndeki fizikçi Alfonso Castrejon-Pita birkaç damla dökseniz bile sıçramayacağından emin olabilirsiniz diyor. Büyük damla büyük damla olarak kalacaktır ve bu hikayenin sonudur. Sıçramalar, özellikle zararlı kimyasallarla ve vücut sıvıları ile çalışanlar için sorun yaratır. Bu sıvılar sıçradıklarında, zehirli ya da hastalık bulaştırıcı damlacıkları havayla naklediyor olabilir. Önceden araştırmacılar, damla düşene kadar yüzey hareketi ile sıçramanın azaltılabildiğini göstermişlerdi. Diğerleri, hava basıncını düşürmenin sıçramayı tamamen yok edebildiğini buldu. İnsanlar nefes almak zorunda oldukları için bu tamamen uygulanabilir değildir. Castejon Pita ve iş arkadaşı, sert bir akrilik yüzeyden etanol sıçramalarının bir damlası, düştükleri yerde küçük fışkırmalar biçiminde daha küçük damlacıklar halinde parçalandığını gösteriyorlar. Fakat araştırmacılar yumuşak silikon yerine akrilikle değiştirdiklerinde, fışkırmalarından enerji emilimi etkisi ile yüzey deforme oldu. Fışkırmalar damladan kopmaz ve hepsi bir yayılma oluşturdu. Hızla düşen damladan sıçramayı durdurmak için sadece daha yumuşak düz bir yüzeye ihtiyacınız var. Castrejon Pita, böyle sıçramasız yüzeylerin, laboratuvar ve ameliyathanelerin dışında çeşitli kullanımlarının olduğunu söylüyor. Bunlar, mutfaklarda gıda zehirlenmesine yola açan mikroplu çiğ tavuk sularında yardımcı olabilir, ancak tuvaletleri ve pisuarları temiz tutmaya yardımcı olamaz. Bu sonuçlar geleneksel mürekkep püskürtmeli baskılara yakın olan elektronik devre baskılarıyla da alakalı olabilir. Bunları hızlandırmak için baskı, fışkırtabilen daha yüksek hızlarda mürekkep ateşlemek zorundadır. Fakat lastik gibi yumuşak malzemeler üzerine baskı değilse. Elektroniği esnetmek istediğinizde mevcut teknoloji akımıyla ayarlamak iyidir diyor Bunları uygulamaları yine de zaman alacak. Suudi Arabistan’daki Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde fizikçi olan Sigurdur Thoroddsen; ‘Bunlar, mühendislere takip etmek için iyi bir rehberlik veriyor, fakat şüphesiz daha fazla çalışılması gerekiyor’ diyor. Örneğin pürüzlülük gibi diğer yüzey özelliklerinin etkisini keşfetmek zorunda kalacaklar ve özel uygulamalar için en uygun malzemeleri tespit etmek zorunda kalacaklar. Yine de analizler bir sıçramanın fiziksel iç yüzünü anlamayı sağlar, öyle ki etki ile biçimlenen çok küçük fışkırmalar onların görevidir ve bunlar pek çok yeni araştırmaya teşvik etmelidir. Thoroddsen sıçramanın dayandığı temele bakmalıyız ki orayı saptamak ne heyecan vericidir. Bu önemli yeni bir keşiftir diyor. https://www.newscientist.com/article/2108483-softening-surfaces-stops-liquids-from-splashing-when-they-hit/ Galaksilerin Evrensel Sayımı 2 Trilyon Olarak Güncellendi Science News, 13 Ekim 2016 Araştırmacılar 10 Ekim’de arXiv.org’da, gözlenebilen evrende yaşamış ya da yaşayan galaksilerin sayısı için son tahminin 2 trilyon galaksi olduğunu bildirdiler. Bu güncellenmiş sayı, önceki tahminlerden ve iddialardan yaklaşık 10 kat daha büyüktür, keşfetmeye gelecek teleskoplar için orada çok daha fazla galaksi vardır. Bir milyon güneş kadar az ağırlıktaki nispeten çok küçük galaksiler topluluğu, evrensel sayıma bu ince ayarların çoğu için sorumludur. Gökbilimciler bu galaksileri henüz doğrudan görmüş değiller. İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi’nde bir astrofizikçi olan Christopher Conselice ve onun iş arkadaşları, evrensel tarihin çoğunu değiştiren, evrenin normal hacmindeki galaksilerin sayısına bakmak için uzay tabanlı teleskoplar ve pek çok zeminden verileri birleştirdiler. Sonra bu yöntemle evrende gelip giden çoğu galaksiyi hesapladılar. Araştırmacılar, galaktik nüfusun zamanla küçüldüğünü, bu iki trilyon galaksinin çoğunun örneğin Samanyolu gibi, daha büyük galaksileri oluşturmak için çarpıştıklarını ve birleştiklerini ileri sürüyorlar. Bu doğrultuda çok büyük galaksilerin nasıl monte edildiği hakkında yaygın fikirler vardır. Bu uzak cücelerin çoğunu görme, yine de, gelecek nesil teleskopların bile kabiliyetinin ötesindedir. Araştırmacılar, galaksilerin çoğunluğunun görüntülenmesinden bile önce birkaç on yıl beklemek zorundayız diye yazıyor. Sıçrayan Örümcekler, Önceden Sanılandan Daha Büyük Mesafelerden Sesleri Duyabilirler Sci-News, 17 Ekim 2016 Örümcekler, yakın kaynaklardan gelen hava titreşimlerine duyarlıdırlar. Onların, sadece birkaç inç uzaktan geldiğinde duydukları ve seslere tepki verdikleri sanılıyordu. Şimdi, Cornell üniversitesi liderliğindeki araştırma ekibi sıçrayan örümceklerin ve büyük olasılıkla diğer örümceklerin de çok daha büyük mesafelerden duyabildiklerini bulmuşlardır. Çok küçük sıçrayan örümceğin duyusal dünyasına, görme ve dokunmanın baskın olduğu düşünülmüştü. Cornell Üniversitesi Nörobiyoloji ve Davranış Bölümünden mezun, şimdi Kudüs Hebrew Üniversitesinde bir araştırmacı olan öncü yazar Paul Shamble, şaşırtıcı bir şekilde örümceklerin hem de güçlü bir işitme hissinin mümkün olduğunu bulduklarını söyledi. Örümceklerin kulakları olmasa bile, uzun mesafe işitme duyusu sayesinde çoğu hayvanın tipik kulak zarları ile önceleri düşünüldüğünden çok daha fazla uzak mesafelerdeki sesleri duyabilirler. Yankısız koşullarda ve örümcek arasındaki uyaran kaynak ile mesafe 10 fiti (3 metre) aştığında bile örümceklerin tepkileri devam etti. Bilim insanları, örümceklerin bacaklarındaki kılların doğrudan otomatik dürtüsünün, sese duyarlı sinir hücrelerinde bir tepki oluşturmaya yeterli olduğunu da ortaya koydular. Ekibin bulguları, 13 Ekim’de Current Biology Dergisi’nde yayınlanmıştır. http://www.sci-news.com/biology/jumping-spiders-hear-sounds-greater-distances-04283.html Karadeniz’in Derinliklerinde, Onlarca Tarihi Gemi Enkazı Bulundu New Scientist, 20 Ekim 2016 Bu gemilerden bazıları 1000 sene öncesinde Bizans İmparatorluğu altın çağındayken ve Osmanlının son zamanlarında battı. Diğerleri ise Marco Polo dünya genelinde ticaret seferleri yaparken 13. yüzyılda battı. Diğer enkazlarına çoğu bu zamanlarda, kendi gövdelerinin altında çürüdükleri yerde çok sığ sularda bulundu. Fakat yeni menzil, gemi kaburgasının çürümesini engelleyen düşük oksijenli koşullar sayesinde deniz yatağında yüzyıllardır korundu. Yeni görüntüler, ince oyulmuş dümenlerin direklerin dümen yekelerinin hatta halatların bile hemen hemen eksiksiz korunduğunu gösteriyor. Karadeniz Denizcilik Arkeolojisi Projesi, 41 enkazı, onların tüm ihtişamını açığa çıkaran 3d fotogrametri denen teknoloji harikası metot sayesinde bu yıl ortaya çıkardı. Proje üzerinde çalışan esas araştırmacı ve İngiltere Southampton Üniversitesi’ndeki Jon Adams her enkazın tamamının çevresinde yüksek kaliteli fotoğraf ve videoların binlercesini aldıklarını açıklıyor. https://www.newscientist.com/article/2109843-dozens-of-ancient-shipwrecks-spotted-deep-beneath-the-black-sea/?utm_source=NSNS&utm_medium=ILC&utm_campaign=webpush&cmpid=ILC%257CNSNS%257C2016-GLOBAL-webpush-SHIPW Tesla Kendi Kendine Sürüş Yapan Araba Donanımının Zaferini İlan Ediyor, Tam Özerk Kabiliyetini Duyuruyor Extreme Tech, 20 Ekim 2016 Tesla cesur iddalarıyla bilinir, fakat şimdi buradan itibaren en saldırgan iddialarından birini yaptı, tüm Tesla’nın yüklendiği, en sonunda tamamıyla özerk olmak için ihtiyacı olan donanıma sahip. Tesla, tüm ihtiyacının 8 kamera ve bir radar, bazı ultrasonik sensörlerle birlikte bir titan sınıfı GPU’nun yeni birleşimi, (insan kontrolü dahi gerektirmeyen bütün durumlarda mutlak anlamda tam özerk) altın standartta 5.seviye özerklik olduğuna inanıyor. Onların üretim çözümleri olmadan önce daha düşük maliyetli versiyonlarını bekliyorlar -ya da hala ilk örnek görme sistemiyle çalkanıyorlar. Onların çoğu yüksek maliyetli ışıklı radar birimlerinde ağır bahis olduğu için, bu neredeyse her diğer özerk araba projesine üstünlüğünü koyuyor. Tesla’nın Yeni Donanımı Tesla, radarla kendi tescilli sinyal işleme yazılımını değiştiriyor. Radar kötü hava koşullarında görebilmek için kameralardan daha iyidir ve hatta arabanın önünde ne olduğunu saptamak için yol temeli sektirilebilir. Tesla, radar 160 metreye kadar bakabilir diyor. Bu arada şirket, toplamda sekiz olmak üzere 360 derece kapsama sağlayan kameralarla kamera sistemlerini de yükseltti. Diğer kameralar 60 ile 150 metre aralığı ve daha geniş görüş alanına sahipken, dar-odak ileri kamera 250 metreden bakabilir. Arabaların 12 ultrasonik sensörü, hem de 8 metreden önceki sürümlerinin çift aralığı vardır Sistemin yeni Nvidia GPU su sinirsel ağ işleme ihtiyacını temin etmek için öncekinden 40 kat daha güçlüdür Şimdi şerit tutma ve şerit değiştirmenin ortak özelliğine ilaveten, sonuç olarak arabayı sürdüğünüzde sistem daha hızlı şeritleri görebilecek ve ihtiyacınız olduğunda bir çıkışa sizi taşıyabilecek. Öncelikli olarak, bu noktada araba size kontrolü geri verecektir. Fakat 5. Seviyenin tüm kabiliyetini yerine getirmek Tesla’nın sözü, eninde sonunda sizi kapıdan kapıya götürebilmesi gerekecek. İşte, Tesla’nın tam kendi-sürüş kabiliyetini ortaya koyan açıklaması: Tüm yapmanız gereken alın ve arabanıza gideceğiniz yeri söyleyin. Eğer hiçbir şey söylemezseniz araba takviminize bakacak ve sizi oraya götürecek, eğer takvimde hiçbir şey yoksa varsaydığı hedefe ya da eve götürecek. Tesla’nız en iyi rotayı bulmaya çalışacak, kent sokaklarında gezecek (şerit işaretleri olmadan bile) trafik ışıklarıyla karmaşık kavşakları yönetecek, dur işaretleri ve kavşaklar, yüksek hızda hareket eden arabalarla tıka basa dolu oto yolları idare edecek. Hedefinize vardığınızda, basitçe girişe adım atacak ve arabanız park arama moduna girecek, kendiliğinden park yeri arayacak ve park edecek. Telefonunuza bir dokunuş size geri çağırır. http://www.extremetech.com/extreme/237946-tesla-declares-victory-on-self-driving-car-hardware-announces-full-autonomous-capability

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın