Analiz 82

Karl Polanyi’nin Büyük Dönüşüm adlı kitabını küreselleşme tartışmalarının merceğinden bakarak incelediğimizde şu sonucu çıkartabiliriz; maddi sermayenin gücünün kırıldığı süreçlerde küreselleşme dağılmaya başlıyorsa barışı sürdürmek olanaksızlaşıyor. Bu süreç mali sermayenin bir barış gücü olduğundan değil, gelişmiş ülkelerin büyük ekonomik coğrafyalarının dağılması işlerine gelmediği için oluşuyor. Mali sermayenin gücü kırılıp da, aşırı üretim / eksik tüketim sorununa , pazarların, kaynakların doğrudan kullanımına , emek kontrol biçimlerine bağımlı üretken sermayenin çıkarları öne çıkınca , savaşı artık kimse önleyemiyor.

Mali sermaye 2008 yılında büyük bir krize girdi. Ama devletlerin kaynakları halkı yoksullaştırmak pahasına kendini kurtarmakta kullanıldı. Bugün mali piyasaların çapına bakınca gücünün kırılmadığına hükmedebiliriz. Ancak küreselleşmeden geri dönüş, ulusal ekonomi politikaları, korumacılık zayıflama sürecinin hızlandığını göstermektedir.

Mali kriz ile başlayan dönemde Çin’in yükselişi hızlanırken, yerel savaşlar çoğalmıştır. Libya’da kaos var. Yemen, Suriye, Afganistan ‘da İran ve Suudi Arabistan’ın arasındaki vekalet savaşları sürmektedir. Bu vekalet savaşlarının içinde onlara paralel olarak Avrupa ve Rusya Ukrayna’da, ABD ve Rusya’da Suriye’de karşı karşıyadır.

Rusya, Ortadoğu’ya bir yıl gibi kısa bir sürede Suriye iç savaşı üzerinden girdi. Yeni üsler inşa ederek İran’la askeri ilişkilerini derinleştirdi. İsrail ile ilişkilerini olumlu bir biçimde yönetirken, Suudilerle OPEC’te petrol fiyatlarını artırma konusunda da anlaşan Rusya, NATO üyesi Türkiye’yi ticaret, boru hatları, enerji tedariki, nükleer santral projesi üzerinden kendi yörüngesine çekip Türkiye’nin Suriye politikasını değiştirmeye zorlamaktadır.

Çin ise Afrika ve Latin Amerika’da ABD’nin etki alanlarına girerek kendine yeni alanlar açmaktadır. Ortadoğu’daki ekonomik varlığı, Jibuti’de açtığı üs, Suriye devletine vermeye başladığı yardımla askeri bir boyut kazanmıştır. Yine Çin, ABD’nin bölgedeki güvenlik mimarisi içinde stratejik bir noktada olan Filipinler’i ikili ilişkileri yüzünden ABD’den koparmaya başlamıştır. Öte yandan Keşmir’deki çatışmalar da Pakistan ve Hindistan arasında nükleer düzeye tırmanabilecek bir savaşı gündeme getirmektedir.

Vurguladığım tüm bu gelişmeler sonucunda üç saptama yapılabilir. Birincisi ABD liderliğinde Batı’nın kurduğu düzen dağılmaktadır. Almanya’nın NATO’dan bağımsız Avrupa ordusu konusunda ısrar etmesini bu bağlamda anlayabiliriz. İkincisi Batı bloğu küresel jeopolitikte “gücün yeniden dağılımı” sürecinin hızlanmasından tedirgindir. Son olarak yükselen güçler, düzeni kendi gereksinimlerine göre dönüştürmek istemektedir.

Bir hegemonya savaşının ilk koşulu oluşmaya başlamıştır. İkinci koşul ise hızla değişme, kontrolden çıkma, vekalet savaşlarına karışma potansiyeli taşıyan ittifakların varlığıdır. Yeni bir mali krizin finans kapitalin gücünü kıracağını, verili düzenin çözülmesini hızlandıracak bir büyük savaşı çabuklaştıracağını düşünebiliriz. Çağımız savaşlarının teknolojik bileşenini göz önüne alarak ABD, Çin, Rusya arasında bileşim ağları üzerinden sürmekte olan bilgi çalma, bilgi açıklama ve sabotaj amaçlı siber saldırılara bakarak savaşın başladığını da söyleyebiliriz.

En radikalinden ılımlısına siyasal İslam, Ortadoğu halkları üzerinde etkisini 1980’lerden bu yana artırmaktadır. Bu durum emperyalizmin bölgeyi daha kolay manipüle edebilmesine, nihayet bir gün petrole ve diğer enerji kaynaklarına el koyabilmesine uygun ortamın oluşmasına yardımcı olmaktadır.

Emperyalizm, soğuk savaşın bitiminden bu yana, Ortadoğu’da doğal kaynaklarını korumaya çalışan ulusal projelerin devletlerini, siyasal İslam’ın parçalanmışlığından yararlanarak yıkmaya başladı. Irak iç savaşı, Libya’ya müdahale, Suriye… Şimdi de DEAŞ Musul’dan Suriye’ye doğru sürülecek. Müslümanlar din adına birbirlerini katletmeye devam ederken emperyalizmin bölgenin enerji kaynaklarına el koyması gittikçe kolaylaşmaktadır. “Kime yarar?” basit ama önemli bir soru olmaya hala devem etmektedir.



Aydınlık bir ay dileği ile,

Bunları da sevebilirsiniz