FETÖ FETÖ Demekten Kurtulun Artık

Çürümüş dini kalıpların ve hurafelerin alışkanlıklarına hapsolmuş bir dil ve siyaset ve ideoloji dünyasında yaşıyoruz.

Kabul edelim, işin içinden çıkamıyoruz, kabul edelim yerleşik konfor ve alışkanlıklarıyla kafamızı infilak ettirecek gücü bulamazsak devleti ve üstünde yaşadığımız toprakları kaybetmek üzereyiz.

Kabul edelim, ülkemiz bozuldu.

Çoğumuz aynı pis, çürük kokan ortak bir dereden beslendik.

Büyük trajediler ülkeleri ve insanları çok kısa sürede olgunlaştıramıyorsa bir elli yıl daha kaybettik demektir, güçlü, devrimci, zihni açık, bilge siyasetçi ve yazarlarınız varsa, birkaç yılda toparlanabiliriz.

Neresinden başlasak, İslam’da  ‘ruhban’  sınıfı yokmuş, bu yüz binlerce üretmeden çalışmadan maaş alan hocayı nereye koyacağız, hiçbir iş yapmayışı profesyonel kariyer yapmış  ‘dinden’  ve  ‘dindarlıktan’  geçinen bu kadar insanın adına ne diyeceğiz?

Hesap aslında çok basit, bu kafayla devleti batırdığımıza göre bu kafayla devleti yaşatamayız.

Mesela İslamcıların en çok sevdiği şair Necip Fazıl’ı kim eleştirebilir, şiir gücü muhteşemdir, ancak  ‘ölüme’  odaklı, ölüm saplantılı bir şairdir.

Gençlik yıllarında ölüm saplantılı şiirler okuyan bir neslin ekşimemesi, turşumaması, küflenmemesi imkânsızdır, tohumumuz buysa ağacın kurtlanması kaçınılmazdır diyebilecek cesarette tek kişi görmedim.

Maceraya ve bilinmeyenlere atılacak bir özgüven ve cesareti olan bir gençliği hangi okullarda hangi yazarlarla yetiştireceğiz, diye bir soru hiç duymadım.

Gençliğin enerjisini ortaya çıkartacak spora sanata hiç ihtiyaç duymayan ya da istediği halde entelektüel kompleksleri yüzünden başaramayan bir ideolojik yapılanma!

Bir test yapalım, tarafsızca cevaplayın, şu kelimelerden hangisi ülkenize ve eğitiminize ve ideallerinize daha uygun:  ‘motor… dinamizm… fetva… hoca…’ , tabii ki çok saçma bir seçim deyip geçiştireceksiniz, oysa zihnimizdeki kodları çözmek için biraz zorlayın kendinizi, içinizde aslında bambaşka düşünen başka bir insan bulacaksınız.

17. yüzyılda yaşayan Vico adlı filozof, tarihi şu çağlara ayırır: Tanrılar çağı. Kahramanlar Çağı. İnsanlar Çağı.

Bir test daha yapalım, tarafsız şekilde kendinize sorun, hangi çağda yaşamak istersiniz.

İkinci bir soru soralım, şu an ülkemiz hangi çağda yaşıyor, cevap: hepsinin karışımı!

Unutmayın Tanrılar çağında zaman yoktur oysa insanlar çağında insanlar pekâlâ yaşlanır ve ölür ve Tanrılar ölmez.

Tuhafınıza gelecek başka psikolojik test yapalım, ülkemizin battığı şu günlerde bir soru soralım, ovayı sele boğan sular dağlardan mı indi, nehirden mi geldi?

Bugün iktidar sözcüleri sel sularının aniden dağlardan geldiğini iddia ediyor, oysa binlerce yıl ovayı sulayan nehirden geldi, işte bu sorulara dürüst ve bilgece ve cesurca cevap verebilecek yazarlar aranıyor! Yani bin yıldır içinde yaşadığımız yerden değil, birden gök gürledi volkan patladı, oldu, demeye getiriyorlar.

Tuhaf testlerimize devam edelim, cevap verin, aşağıda kelimelerden hangisi size daha genç görünüyor: Konya. Cumhuriyet. Osmanlı. İzmir. Eski Yunan.

İtiraf edelim, Osmanlı kelimesi  ‘yaşlı’  geliyor, hatta daha derine inelim, eski Yunan heykellerini sütunlarının etkisiyle Eski Yunan dahi daha ‘genç’ görünecek size, neden? Cevabı bin sayfa kadar uzun tutar, yaşadığımız fiziki çağ eski Yunan’ın estetiğiyle daha ilgili.

Hadi bir soru daha soralım, bilge(!) aydınlarımız ekranlarda, cemaat ve tarikatların devlet ve siyaset etrafında uslu, sakin uydusunda döndüğünü iddia ediyor, ancak Fetö örgütünü ise, yolunu şaşırmış dünyamıza çarpan bir meteor gibi tarif ediyor.

Bu  ‘doğru mu?’ .

Fetö örgütü dışında diğer cemaatlerde de teleskopların göremediğini gören şeyhleri olduğuna inanan milyonlarca insan yok mu?

Lider, Tanrılar Katında, Kahramanlar Çağında Mı Yaşıyor!

Şöyle bir soruyla tuhaflıktan çıkıp derinleşelim, ünlü Küçük Prens yazarı söyler,  ‘makine deyince neden aklımıza uçak hiç gelmez?’.

Çünkü uçak işleviyle kimliğini kaybetti.’  diye devam eder.

İçimizde  ‘din’  işlevini kaybetti diyecek cesarette aydınlarınız bilgeleriniz yazarlarınız var mı?

Dindar’  kimliğiyle  ‘ruhen ve bedenen genç’  kimliği uyuştuğunu söyleyecek bir kişi kaldı mı aramızda?

Optik’i bulan ünlü Müslüman alim İbni Heysem, şu soruyu sorar, parmağınızı göz bebeğinize yapıştırın, gözünüz parmağınızı göremez, gözün parmağı görebilmesi için gözle parmak arasında ışığın kırılma mesafesi olması lazımdır, der.

Bu kaos günlerinde yaşadığımız şeyleri felaketin yakınlığı yüzünden  ‘görebilmemiz’  mümkün değildir, ancak bu tuhaf testler size yardımcı olacaktır, ve, bu kaos ortamında bir soru sorup bugüne dair zihniyetimizi ortaya çıkartabilmek mümkün mü, mesela şöyle.

Demokrasi. Hukuk. Özgürlük. Din. Lider.’ . Bu kelimelerden sadece tek birini tercih etmek hakkınız var, hangisini seçersiniz?

Çoğunluğun  ‘hukuk’  diyeceği kesin değildir, hukuk diyen kadar  ‘lider’  diyenler olacaktır.  ‘Kaos’  ve  ‘belirsizlik’  içinde insanlar çerçeveleri tam çizilmemiş kavramları değil kendini çok iyi anlatan kavramları tercih eder, kimi hukuka güvenir kimi liderine! İktidar sakinleri bugünlerde tapınırcasına lider diyor. İkinci soruyu soralım Allah korusun lider ölünce ne olacak?

Çünkü lider, insanlar gibi yaşlanmaz, ölmez çünkü lider, Tanrılar katında kahramanlar çağında mı yaşıyor!

Netice:

Kardeşlerim, Anadolu’nun bir kasabasında orta yaşlı bir ev kadını düşünün, gün boyu ev, çoluk çocuk ve geçim meşguliyetinden evinden çıkamıyor, hatta odasından çıkamıyor. Dışardaki dünyayı gezemiyor göremiyor. Gözleri ufka dalamıyor.

Bu ev kadını odasına  ‘mahkûmdur’ .

Yani  ‘alışkanlıklarına mahkûmdur’ .

Çürümüş dini kalıpların ve hurafelerin alışkanlıklarına hapsolmuş bir dil ve siyaset ve ideoloji dünyasında yaşıyoruz.

Hiç birimiz  ‘gençlik’ i tarif etme de anlaşamıyor, dinde anlaşamıyor, çağda anlaşamıyor, eğitim de anlaşamıyor, hukuk da anlaşamıyor!

Şöyle, bildiğiniz araba lastiği, teröristler bu araba lastiklerini yol kesip yakmakta kullanıyor, aynı araba lastiklerini hayvanat bahçesinde maymunlar salıncak olarak kullanıyor, ama kimsenin aklına, yahu bu lastikleri arabada kullanmak gelmiyor.

Geçen, Sözcü yazarı Necati Doğru’ya bir okuyucusu yazıp göndermiş, boşuna din cemaat tartışıyorsunuz, bu adamlar bir  ‘saadet zinciri’  kurmuş, diyor.

Din cemaat diyenlerin tarihlerden bugüne bir  ‘saadet zinciri’  kurduğu aşikâr!

Hayatın en temel en vazgeçilmez sorularında anlaşamayışımızın sebebi, saadet zinciri!

Bu saadet zinciri kimine oy, kimine para, servet getiriyor!

Bu kadar beleşten, bedavadan getirisi olan bu saadet zincirinin halkalarını kim eleştirebilir?

Kim bu saadet zincirini bozup  ‘yeni bir hayat’, ‘yeni bir dünya’  kurmanın derdine düşebilir?

HAYATI KAPATAN BU ‘HAPİSHANEYİ’ KIRACAK KİMSE YOK MU?

Bu saadet zinciri tabii ki eski-yeni her şeyi karıştırır, hurafe şarlatanlık din tabii ki şehvetle kasıtla karıştırır.

Bu saadet zinciri tabii ki gençleri ölüm saplantılı depresif şiirlerle henüz on yedi yaşında ihtiyarlatmasına sessiz kalır.

Kardeşlerim, küçük insanlar intikamlarını kişilerden, büyük insanlar intikamlarını tarihten alır!

Yoruldum be kardeşim, Fetö Fetö demekten kurtulun, artık, bu köhne çürümüş küflü yapılara bilgece ve sert eleştiriler getirin.

Bakın, henüz erken yaşta eskiyi yeniyi mekânı-zamanı karıştırıp hızla yaşlanan bu neslin yıldönümleriyle doğal olarak bir daha yaşlanması mümkün değildir.

Bodur Japon ağaçları gibi ilk gençliklerinde yaşlanır ve bir daha yaşlanmazlar ve…

İnsanı yaşlandıran senelerin hayatın tecrübesi bilgisinden mahrum kalırlar.

Gerçek  ‘zaman’  içinde yaşlanmayan insanlar zamanı idrak edemez.

Tarihi idrak edemez.

Tecrübeyi idrak edemez.

Çünkü bu hurafe din dili ölüme saplantılı bu edebiyat gençleri henüz on yedisinde bir kez yaşlandırarak, o gençlerin tarihi, zamanı, tecrübeyi, mekânı, yaşlanan bir insan evladı olarak tecrübe etmesini, önler.

O on yedi yaşında girdiği saplantı ve hurafelerin  ‘hapishanesinden’  ölümüne kadar çıkamaz!

Oysa bakın evrende her şey yaşlanır, ağaçlar yaşlanır kayalar yaşlanır.

Saadet zinciri, gençlere yaşlanmayan bir zaman-mekân bilgisi verir.

Onları zaman ve mekân dışına iter.

Onları çağlarını ve insanları ve bilimi anlayamayacak bir hale getirir.

Hatta çağıyla insanlarıyla ve bilimle alay etmeye başlarlar.

Ve bin yıl müebbet mahkûm yatsalar yaşlanmayan-tecrübe edemeyen-dünyayı göremeyen bu  ‘hapishaneden’  bir türlü çıkamazlar.

Hey, orada!

Tek tek insanların kendi tecrübeleriyle ders çıkartmasına hayatı kapatan bu  ‘hapishaneyi’ , kıracak kimse yok mu?

Hey, orada!

Henüz yaşanmamış hayatın ayetlerini peşin peşin satanlar din mi yoksa  ‘saadet zinciri mi?’  diye soracak kimse yok mu?

Kardeşlerim, sadece aptallar yaşlanmaz!

Ve bu aptallaştırılmış nesilleri bugün Fetö, yarın başka liderler kullanır.

Bunları da sevebilirsiniz