Ermeni(Doğu) Sorununda Irkçılık İzleri

Öngörüldüğü gibi 2015 Ermeni Soykırımı savlarının güç değilse de hız kazandığı bir yıl olmakta! Hukuksal ve tarihsel geri planındaki çürüklüğe karşılık siyasal düzlemdeki tırmanış dikkate değer. Türk siyasetindeki sefalet ortadan kalkmadıkça da bu düzlemdeki gelişmeler canımızı sıkmayı sürdürecektir.

Ermeni Soykırımı savlarını emperyalizm ve Taşnaksutyun olgusundan bağımsız düşünmek en büyük yanlışımızdır. Emperyalizm tarafından tanımlanan ve çözümü amaçlanan Doğu Sorunu’nda Ermeni ulusunun yanlışlara aracı edilmesi Taşnaksutyun’un kaba ve şoven milliyetçiliği sayesindedir. Böylelikle yüzyıllarca bir arada yaşamış, komşuluk etmiş, kederde, sevinçte ortaklaşmış iki ulus bugüne uzanan bir süreçte biri birine düşman edilebilmiştir.

Konuyla ilgili okumalarımı yoğunlaştırmışken bir kaynakta rastladığım bilgiler ben bu filmi görmüştüm etkisi yarattı üzerimde!

Moskova’da 1845’te dünyaya gelmiş olan Grigoriy Yeremeyeviç Artsruni Ermeni milliyetçiliğinin öncüsü ve önemli kişiliği olarak tanınıyor. 1872’de Türkiye ve Rusya Ermenilerini yakınlaştırma, Ermeni toplumunu Avrupa’ya tanıtma amaçlarıyla yola çıkan Mşak (İşçi) gazetesini çıkartmaya başlayan Artsruni bu yayın organında Taşnakizm’in temellerini atmaya başlamış. 1

Artsruni 1876’da Doğu Sorunu konulu broşürde, bu sorunun temelde kültürlü ve uygar ırkların barbar ve kaba ırklara karşı savaşımından kaynaklandığını ileri sürer. Bir başka deyişle, arî ve semit ırklar turan boylarına karşı mücadele vermektedir. Ona göre Doğu Sorunu; Slavların, Rumların, Ermenilerin, Asurilerin, Gürcülerin ve Yahudilerin onları ezen Mongol hükümranlığına karşı savaşıdır. Avrupa bu durumu algılamalı ve bu doğrultuda tutum almalıdır. 1

Bir tür ivedi yardım çağrısı yapmaktadır bu sözleriyle Artsruni! Avrupa’nın bu çağrıya vereceği olumlu yanıt ve bu doğrultuda sağlayacağı destek uygar dünyanın uygar ırklarını turan baskısından kurtaracaktır ona göre!

Artsruni, Avrupalıların Türkleri Avrupa’dan kovma politikasının doğru ama yetersiz olduğunu ileri sürmektedir. Artsruni’ye göre Doğu Sorunu asla bu şekilde çözüme kavuşturulamaz. Türklere yönelik benzer kovma işlemi Küçük Asya’da da gerçekleştirilmelidir. Uygarlık ancak, bu şekilde Mongol egemenliğinden kurtarılabilir. 1

Artsruni’nin bu çığlığının benzerinin batıda, uygar batılılarca da atılmış olduğunu bildiğim için dejavu duygusu yaşamam kaçınılmazdı.

Birkaç yıl önce okuduğum kitaptaki bir bölümü anımsadım. 2 Down sendromu gerçekte bir kromozom bozukluğudur. Kendine özgü yüz görünümü ve mental yetersizlikle kendini gösteren, artık fazlasıyla anlaşılmış bir durumdur. Tanımlandığı XVIII. yüzyıl sonlarında yüz görünümünden yola çıkılarak Mongolizm olarak da adlandırılmıştır. Salt fiziksel bir görünümün ötesinde zihinsel gelişim geriliğine de gönderme vardır bu adlandırmada. 3

O dönemde bir yandan Charles Darwin bilimsel devrimin son ayağı olarak da görülen Evrim Kuramı’nı yazarken diğer yandan da birileri insanları ırk temelli olarak sınıflandırmaktadır. Endüstri Devrimi’yle birlikte uzaklara yelken açan insanlık bu eyleminin doğal sonucu olarak dünyanın bilinmeyen köşelerinde fiziksel farklılıklar yansıtan, buna ek olarak da uygarlıktan uzak düşmüş insanlarla karşılaşmaya başladı. Bu duruma açıklama getirmek bakımından farklı dış görünümdeki insanların, uygarlıktan uzak durumları onları barbar sınıfına yerleştirme sonucunu doğurdu. Sömürgecilerin onları yok sayma, onlara ait varsıllıkların üzerine oturma dürtüsü bu ayrımcılığı çekici hale getirdi. Öyle ya! Üstün insan ırkları aşağı insan ırklarını yönetebilir ve belki de bu şekilde onları da biraz olsun uygarlaştırabilirdi.

Şimdi biraz da uygar dünyadan çıkan görüşlere göz atalım!

XIX. yüzyıl ortalarında, henüz Darwin Evrim Kuramı’nı yayımlamamışken İngiliz filozof Sir Herbert Spencer «uygun olanın sağkalımı” kavramından söz etmiştir.4 İşe yaramaz olan insanların, bütün insanlığa yük oldukları düşüncesinden hareketle bu savurganlığın önüne geçilmesi gereğine vurgu yapmıştır. Bu düşünce Evrim Kuramı sonrasında o kuramla hiç ilgisi olmadığı halde adını kullanarak «Sosyal Darvincilik” kavramıyla tanıştıracaktır insanlığı.

On sekizinci yüzyıl ortalarında taksonominin babası sayılan Carl Linnaeus Systema Naturae adlı yapıtında Homo sapiens’i Amerikalılar, Asyalılar, Afrikalılar ve Avrupalılar olarak sınıflandırmıştır. 5

Sir Herbert Spencer ile eşzamanlı olarak bu kez Alman doğabilimci Johann Friedrich Blumenbach bazı coğrafik tanımlara ve kafatası yapısına dayanarak sırasıyla beyaz, sarı, kahverengi, kızıl ve siyah ırklara karşılık gelen Kafkasyalı, Mongol, Malayalı, Amerikalı ve Zenci ırklarını tanımlamıştır. 5

Görüldüğü gibi sömürgeci batıdan yükselen sesler biraz bilgi sınırlılığından biraz da sömürgeci hedeflere mükemmel hizmet edeceğinden ırkçılık temellidir.

Ermeni milliyetçiliğinin öncüsü Artsruni’nin ırkçı söylemlerindeki küçük nüans farkları biryana bırakılarak batıdaki eşdeğerleriyle karşılaştırıldığında saptanacak şaşırtıcı benzerlik sıradan bir rastlantı olarak mı değerlendirilmelidir? Batıdaki eğilimlere bir selâm durma sayılmaz mı bu ırkçı ve ayrımcı söylemler?

Bu gibi sorulara çeşitli yanıtlar verilebilir! Ama, yanıtlar her ne olursa olsun Ermenilerin, Türklerle olan 500 yılı aşkın sorunsuz birliktelikleri göz önüne alındığında; bu keskin tutum ve söylem değişikliğini emperyalizme göz kırpma saymamak olası mıdır? Doğu Sorunu’nu çözme yolunda közdeki kestaneleri almak için maşa arayışındaki emperyalizm için bulunmaz fırsat böylelikle yakalanmamış mıdır?


1 Perinçek, Mehmet. Ermeni Milliyetçiliğinin Serüveni, Kaynak Yayınları, Mart, 2015.

2 Gould, S.J., Pandanın Başparmağı, Versus Kitap, Mayıs, 2010.

3 http://www.neonatology.org/classics/down.html

4 http://en.wikipedia.org/wiki/Herbert_Spencer

5 Fuentes, Agustin, Race, Monogamy and Other Lies They Told You, University of California Press, 2012.

Bunları da sevebilirsiniz