Cumhuriyet Nedir? Cumhuriyet Neden Saldırı Altındadır?

«…ilk adam
mavi gözlerle
baktı toprağa,
toprağın haritasını çizdi bayrağa,
O yazdı alın yazımızı.
Ve bağırdık
bütün gücümüzle
Gök gibi açınca ağzımızı:
CUMHURİYET!”
İLHAMİ BEKİR, Altın Destan

«…ilk adam

mavi gözlerle

baktı toprağa,

toprağın haritasını çizdi bayrağa,

O yazdı alın yazımızı.

Ve bağırdık

bütün gücümüzle

Gök gibi açınca ağzımızı:

CUMHURİYET!”

İLHAMİ BEKİR, Altın Destan

29 Ekim 1923 tarihindeki «Cumhuriyetin ilanı” dolayısıyla, 1925 yılından beri her yıl Cumhuriyet Bayramını kutluyoruz. Türkiye tarihinin en önemli olaylarından biri olan «Cumhuriyetin ilanı”, bütün dünyada yankılar uyandırmıştı. Cumhuriyet’in Türkiye’de ilanının «Dünya Cumhuriyet Tarihi”nde de önemli bir yeri vardı. Çünkü «cumhuriyet”, Avrupa ülkeleri ve Batı dünyası dışında (ve 1917’de Devrim sonrasındaki Rusya dışında) dünyada ilk kez bir «başka” ülkede ilan ediliyordu. Bu başka ülke, ezilen halklara Kurtuluş Savaşıyla ve Doğu dünyasına Cumhuriyetiyle örnek ve esin kaynağı olacak olan Asyalı bir ülkeydi, devrimci Türkiye idi. Türkiye’deki cumhuriyetin ve Cumhuriyet Türkiyesinin emperyalist Avrupa ülkeleri ve Batı dünyası için de çok büyük bir önemi vardı. Bu önem, Cumhuriyetin Türkiye’de Batılılara rağmen kurulmuş olmasından geliyordu. Türkiye’de Cumhuriyet, savaşla dize getirilmiş Avrupa emperyalistlerinin ve Batının yenilgisi üzerine ve bu yenilgi sonucu kurulmuştu.

«Cihan Savaşı”ndan yenilgiyle çıkmış tarafta bulunan, esir alınmış ve paylaşılmış olan Türkiye, savaş sonunda, savaş bittikten sonra sürdürdüğü savaştan zaferle çıkmıştı. Dünya savaşının «mağlupları arasında” gibi olan Türkiye, büyük savaşın galiplerine karşı dünyanın en beklenmedik, en inanılmaz ve en anlamlı askeri zaferini kazanmıştı. 29 Ağustos 1922’deki askeri zaferi siyasal ve diplomatik zaferler izledi.

İstilacıları püskürten Türkiye neden Cumhuriyeti ilan etti? Ankara’yı başkent yaparak yeni bir devlet kuran Mustafa Kemal, Türkiye’nin neden cumhuriyet olmasını istedi?

Bunun yanıtını vermeden cumhuriyetin ne olduğundan söz etmek yerinde olur.

CUMHURİYET, YANİ RES PUBLICA NEDİR?

Cumhuriyet kavramının ilk ve biçimsel tanımının, yönetimin soyaçekimle değil seçimle belirlenmesi şeklinde yapıldığını biliyoruz. Yani ülkelerin yönetimine hakim olmuş (krallık, imparatorluk, saltanat ve hanedan gibi) ailelerin ortadan kalkması. Siyaset biliminde bu biçimsel tanıma, «dar anlamda tanımlama” diyorlar. Bu dar tanımlamaya göre, Atina, Isparta gibi antik Grek kent devletleri, (en azından belli dönemlerde) Roma İmparatorluğu, Venedik, Ceneviz, Floransa gibi Orta Çağın İtalyan ticaret kentleri, Hamburg, Lübeck gibi kuzeydeki Alman Hansa kentleri «cumhuriyet” olmuş oluyor. Hatta ilk dönemlerindeki İslamiyete bile, başlarda halifelerin kişiler üzerindeki uzlaşmalara dayanan bir seçimle belirlenmeleri yüzünden «cumhuriyet” denebiliyor.

En üst yöneticilerin «belli bir süre için” ve «seçimle” belirlenmesi sistemi, siyasal verasetin ortadan kalkmasına yol açıyor. Bu durumda bir hanedan olmuyor.

Bir başka ilkel ve dar tanım, yasaların geçerli olduğu her yerin «cumhuriyet” olduğudur (J.J. Rousseau).

Bugünkü ve geniş anlamıyla «cumhuriyet”, Amerikan ve Fransız Devrimlerinin insanlığa armağanı olan bir başka siyasal sözcüktür. 18. yüzyılın sonundaki Amerikan Devrimi siyaset bilimine yeni bir cumhuriyet kavramı getirmişti. Büyük Fransız Devrimi ise bu «cumhuriyet”in en bilinen, en fazla örnek alınan bir uygulamasını yapmıştı. Fransız Devriminin önderleri ve taraftarları «cumhuriyetçiler”di ve kendilerine de böyle diyorlardı.

Bunlardan şu sonuçları çıkartıyoruz:

Bugünkü ve geniş anlamıyla «cumhuriyet”, «devrim” demektir. Bütün devrimler cumhuriyet amaçlamakta ve cumhuriyetle sonuçlanmaktadır. Bir toplumun devrime ihtiyacı varsa cumhuriyet de gerekiyor. Cumhuriyete varmayan bir devrim, devrim olmuyor. Ya da, devrimin sonunda bir cumhuriyet ortaya çıkmamışsa, çıkamamışsa, o devrim başarıya oluşmamış demektir.

Devrimle demokrasi arasındaki ilişki bellidir. Aralarında kopmaz ve kopartılamaz bir bağ vardır. Devrimler demokrasiyle bağdaşmayan sistemlere ve rejimlere karşı yapılır. Demokrasi devrimlerin sonucunda ve devrimler sayesinde ortaya çıktığına göre cumhuriyetle demokrasi arasında da sıkı ve birbirinden ayrılamaz bir bağ vardır. Cumhuriyetsiz demokrasi olmaz, demokrasi cumhuriyetsiz yaşayamaz, cumhuriyet de demokrasisiz. Cumhuriyet yoksa demokrasi zaten yoktur. Cumhuriyet demokrasinin şartıdır.

Cumhuriyetle cemaat de biter. Cumhuriyet, etnik ve dinsel bağlantıları bireysel hale ve alt kimlik durumuna getiren siyasal oluşumdur. Cemaat değerleri yerini evrensel değerlere bırakır. Ümmet millet haline gelir. Birey ve yurttaş ortaya çıkar. Eşitlik kavramı ortaya çıkar. İnsan özgürleşir. Toplumsal irade ortaya çıkar. Kişisel ve toplumsal ilerleme ve gelişmenin önü açılır. Bunlar aynı zamanda demokrasinin olmazsa olmazları ve altyapısıdır.

Cumhuriyetin kendini gizleyen sihirli bir özelliği daha vardır: Cumhuriyet birleştiricidir. Devrimler ve Cumhuriyetler her zaman birleştirmiştir. Amerika, cumhuriyeti sayesinde birleşmiş, «Birleşik Devletler” olmuştur. Fransa Cumhuriyetiyle, «birleşmiş Fransa” olmuştur. Sovyetler, Cumhuriyetleriyle birleşik ve büyük ülkedir.

Bizim Cumhuriyetimiz de ülkemizi ve insanlarımızı birleştirmiştir.

Bu demektir ki, cumhuriyetini kaybeden birliğini sürdüremez. Cumhuriyet giderse ülke dağılır.

Cumhuriyetini kaybeden bütün ülkeler dağılmıştır. Dağılan bütün ülkeler de cumhuriyetlerini kaybetmişlerdir

«YENİ TÜRKİYE”NİN CUMHURİYETİ

Batıda Orta Çağı sona erdiren, feodal sistemi ortadan kaldıran devrimler ve cumhuriyet, bizim toprağımızda, ülkemizdeki Orta Çağı hedef almış, feodal Osmanlı devletini yıkmış ve feodal ilişkiler içindeki Osmanlı toplumunu da çağdaşlaştırmıştır.

Kurtuluş Savaşına kongreler ve meclisle başlayan Mustafa Kemal, zaten cumhuriyeti kurmuştu ve cumhuriyet rejimini uygulamaktaydı. Aslında ilan edilmemiş bir cumhuriyet vardı. Kurtuluş Savaşı zaten cumhuriyetle başlamıştı. Kurtuluş Savaşı ve «Büyük Millet Meclisi” devrimdi ve bu devrime göre, yönetim seçimle belirlenmekte, toplumsal irade oluşmaktaydı. Egemenlik millete geçmişti. «Hakimiyet kayıtsız şartsız milletin”di. 1921 yılının Anayasasının ilk iki maddesi, devletin şeklinin cumhuriyet olduğunu zaten göstermekteydi. Cumhuriyetin adı hiç geçmiyordu ama hem dar, hem de geniş anlamda cumhuriyet tam olarak vardı. Cumhuriyet hem anayasal olarak kayıtlıydı, hem de uygulama olarak fiiliyattaydı.

Devrim Meclisi yasalarla çalışıyordu ve hukuk devleti yaratılmıştı.

Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşını cumhuriyetle zafere ulaştırmıştı.

Cumhuriyetin meclisi ve hükümeti, ülkeyi ve milleti birleştirmişti.

29 Ekim 1923’teki «ilan”, varolan şeyin açıklanmasından başka bir şey değildi.

Ama Cumhuriyet’in ilanı, aynı zamanda Batıya karşı kazanılmış zaferin ilanı, emperyalizmin yenilgisinin bütün dünyaya duyurulmasıydı.

Cumhuriyet, her yerde olduğu gibi Türkiye’de de Devrimdi. 29 Ekim 1923’te, aynı zamanda Türk Devriminin başarısı ilan edilmişti.

EMPERYALİZM VE KARŞIDEVRİM CUMHURİYET’E DÜŞMAN

Türkiye’nin Orta Çağına ve geriliğine savaş açan «Cumhuriyet Devrimimiz” de, emperyalizm ve Türkiye’nin Orta Çağı tarafından boşuna düşman görülmemiştir. İlk kurulduğu zaman Cumhuriyetimiz,her cumhuriyet gibi, bağımsız olmak zorunda olduğundan emperyalizmin,devrimci olduğundan karşıdevrimin,ilerici olduğundan yerli gericiliğin,laik olduğundan tutuculuğun,demokrat ve halkçı olduğundan eski düzen sahiplerinin saldırısına uğramıştı. Bu saldırı bugün de devam etmektedir. Üstelik bugünkü saldırılar, tarihte hiç görülmediği ölçüde büyük boyutlara varmıştır.

Cumhuriyet bağımsızlıkçı olduğuna göre emperyalizmin, Cumhuriyet devrim olduğuna göre karşıdevrimin, Cumhuriyet laik ve demokrat olduğuna göre gericiliğin ona saldırmasından doğal ne olabilir? Emperyalizm ve gericilik tarafından hiç bir zaman istenmemiş ve benimsenmemiş Cumhuriyetimiz her zaman zayıflatılmaya ve yıkılmaya çalışılmıştı ve bu kaçınılmazdı. Ama bugün durum daha başkadır. ABD’nin Yeni Dünya Düzeninde bizim Cumhuriyetimize, birliğini ve bütünlüğünü koruyan bir Cumhuriyetçi Türkiye’ye yer yoktur! Bu yüzden Cumhuriyet yıkıcılığının dizginsiz bir şekilde at koşturduğu bugünlerde emperyalizmle yerli gericiliğin ittifakıyla ve işbirliğiyle karşı karşıyayız, onlarla göğüs göğüseyiz. Cumhuriyetin yok olmasını isteyen karşıdevrim, geçmişe dönük özlemleriyle dinci gericilik ve Cumhuriyetin parçalanmasını amaçlamış bölücülük, bunlar biraraya gelerek ve birleşerek emperyalizme yapışmıştır. Ülkemizi geri götürmek isteyenlerle bütünlüğümüzü bozmak isteyenler Batının aletleri olmuşlardır. Batıcı liberal koalisyon zaten emperyalizmin hizmetindedir.

«Yeni Türkiye” Cumhuriyetin Türkiyesidir. 20’lerde bu adı almıştı. Emperyalizmin oyuncağı gericiliğin yepyeni Türkiyesinin ise başarı şansı yoktur. Bu «yepyeni” Türkiye, parçalanan, dağılan, geri ilişkilerin içine çekilen, cemaatleşen, savaşa sürüklenen, sömürülen, aşağılanan, suçlanan, zavallı bir Türkiye’dir.

Atatürk’ün Cumhuriyet Türkiyesi, bağımsızlık anlayışı ve kazanımlarıyla Cumhuriyet düşmanlarını püskürtmek için bugünlere büyük ve yok edilemez bir miras bırakmıştır. Yine bir devrime muhtaç ve mecbur Türkiye, esinini gene «Cumhuriyet Devrimi”nden, Cumhuriyetçilikten almaktadır.

Cumhuriyeti yok etmeye çalışan ve bu konuda önemli başarılar sağlamış olan Cumhuriyet düşmanlarının karşısında Atatürk’ün bağımsızlık ruhu ve Cumhuriyet Devrimi vardır. Cumhuriyet yıkıcıları, Cumhuriyet çocukları tarafından, Cumhuriyetçiler tarafından, Cumhuriyeti anlayanlar ve değerini bilenler tarafından bozguna uğratılacaktır.

Bugün «Cumhuriyet Bayramı”nı kutlamanın pek bir anlamı kalmamıştır ama Cumhuriyet bize yine yol göstermektedir.

Cumhuriyet, düşmanları için olduğu gibi bizim için de önemlidir. Çok önemlidir. Cumhuriyet yeniden kurulacaktır.

Bunları da sevebilirsiniz