Costa-Gavras, Kapital filminde de düzenin ipliğini pazara çıkarmaya devam ediyor

Yunan asıllı Fransız yönetmen Costa-Gavras, politik sinemanın yaşayan en önemli adlarından biri. Bu yılki 32. İstanbul Film Festivali’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nün de sahibi oldu. Son filmi ‘’Le Capital / Kapital’’ 7 Nisan 2013 günü İstanbul’da gösterime girdi.

Costa-Gavras, Kapital’de, küresel güç odaklarının bankalarla birlikte nasıl hareket ettiğini anlatıyor. Filmde, Avrupa’nın en büyük bankasının yönetim kurulu başkanı olan Marc Tourneuil’e göre; tek patron paradır, lüks bir yaşam salt varsıllara verilmiş bir haktır. Zenginleri daha zenginleştiren, yoksulları giderek yoksullaştıran Marc kendini «Çağdaş bir Robin Hood« olarak algılar. Banka oyunlarıyla yoksullardan çalıp varsıllara verir.

Costa-Gavras’ın, politik sinemaya yönlenmesi geçmişiyle bağlantılı. Babası, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonrası Yunanistan’da yaşanan iç savaşın kahramanlarından birisidir. Babasının kara listede oluşu nedeniyle ülkesinde üniversiteye gitmesine izin verilmez ve hukuk okumak için 1951’de Fransa’ya gider. Ancak buradaki eğitimini yarım bırakarak Paris’te sinema okumaya başlar.

Costa-Gavras’ı, kariyerinin doruğuna taşıyan filmi ise, 1982’de Cannes’da «Altın Palmiye Ödülü”nü, Yılmaz Güney-Şerif Gören’nin Yol filmiyle paylaştığı Missing / Kayıp olur.

Kayıp filmi, 1973´te Şili´de demokratik yollardan işbaşına gelen Salvador Allende´nin devrildiği 1973 Şili Askeri Darbesi sırasında kaybolan ABD´li gazeteci Charles Horman´ın gerçek hikayesinden uyarlanmıştı.

Filmde, Amerikalı orta boy bir işadamı olan bir babanın, darbe sırasında öldürülen oğlunu arayışı anlatılır. Geniş ölçüde tutuklamaların olduğu günlerde Amerikalı yazar ve yapımcı Charles Horman evinden alınır ve ondan sonra, kendisinden haber alınamaz. Eşinin iki hafta boyunca yaptığı araştırmalar da yarar getirmez. Bunun üzerine Charles´ın babası oğlunu aramak için ABD´den Şili´ye gelir.

Baba Horman, Şili´de kaybolan oğlunu ararken Şili darbesine ilişkin birtakım ipuçları elde eder. Takip ettiği ipuçları onu, oğlu Charles’ın siyasal nedenlerle cunta tarafından ortadan kaldırıldığı sonucuna götürür. Baba, oğlunu bulmaya çalışırken, özellikle Şili’de yaşayan CIA ve iş adamları bağlantılı kendi yurttaşları tarafından da türlü güçlüklerle karşılaştırılır. Filmin en önemli vurgusu, babanın ABD Büyükelçisi ile yaptığı görüşmede şekillenir. Baba, büyükelçiye ABD’nin darbenin neden destekleyicisi ve düzenleyicisi olduğunu sorar. Aldığı cevap kapitalizmin iç yüzünü ortaya çıkaracak şekilde çarpıcıdır. Büyükelçi, «ABD şirketlerinin çıkarları için askeri darbenin desteklenmesi gerekiyordu ve sizin varlığınız da bu darbelere borçludur” der.

Costa-Gavras, sinemayı şöyle yorumlar: «Katlanılmaz gerçekleri insanlara izletebilmek lazım. Sinema, insanları düşünmeleri için baştan çıkarmaktır.”

Yaptığı son röportajlarından birinde de; «Kapitalizmin köleleriyiz. Kapitalizm sarsılınca bizde sarsılıyoruz. O gelişip yeni zaferler kazandıkça kutlamalar yaşıyoruz. Bu canavardan bizi kim kurtaracak? Kendi kendimizi mi özgür kılacağız? Kapitalizmin kime, nasıl yaradığını kesinlikle çözmemiz gerekiyor” diyen Costa -Gavras´dan öğreneceğimiz çok şeyler var.

Bunları da sevebilirsiniz