Aşkın ve Tutkunun Ritmi Tango

Tango, aşkın ve tutkunu dansı….Ne hoş, ne güzel, kulağa bir melodi gibi aniden giren ve bir o kadar anlam bırakan bir söz benim için.

Bazı danslar bazı yaşları bekler işte tam Tango için söylenebilecek bir söz. Karşısındakinin yüzüne hiç bakmadan bir şey söylemek için, biraz yaşlanmalıdır insan, yaşadıklarından, sözlerinden emin olmalıdır, yanılmış olmamak adına. İşte tam da Tango için bir söylem bu. Eminliğin, kadınlığın, erkek olmanın birbirine karşı duran iki insana bütün duyguların ayyuka çıktığı bir seremonidir çünkü o. Tango bir çeşit tuzaklar oyunudur ve bu oyunu sürdürme sabrı için yaş almalıdır. Ayaklar birbirine dolanmadan bir sabır oyununu devam ettirmek için kimi yollardan geçmek bazı zorlukları aşmış olmak gerekir. Bir şeyi çok isteyip de yapmamayı bilmek gerekir, bir dansın tango olabilmesi için. Bu kadar efendice kederlenmek için bazı duyguları içine hapsetmek ve onları gerektiğinde ortaya çıkarmak gereklidir bir keder dansını ifşa ederken. Tango istemek ve istediğini belli etmemek dansıdır biraz da…

Kaynağını Buones Aires’ta yaşayan Afrika kökenli topluluktan alan ve eski Afrika figürleriyle beslenerek günümüze kadar gelmiş olan bir danstır Tango. Buones Aires’in her köşesinde tangoya dair bir şey bulmak mümkün bazen sokağın köşesinde konumlanmış bir kaset çalardan yayılır bazen de bir kapı aralığından duyulur , kimi zamanda bir kenarda çalan Bandeneondan ( Hamburg kökenli tangonun vazgeçilmez enstrümanı)yükselir.

Gelişim sürecinde bölgede bulunan bir çok göçmen kültürden etkilenmiştir, öyle ki zaten literatürde ‘Arjantin kökenli göçmenlerin müziği’ olarak adlandırılır. Bu müzik o kadar derin ve öyle anlamlı bir ruha sahiptir ki, bir anda birbirini hiç tanımayan iki bedenin birbirine arzuyla, aşkla, tutkuyla sarılmasına neden olur… Denizcilerin Arjantin meyhanelerinde ‘kötü’ kadınlarla beraber yarattıkları dansın asıl hikayesi, hep gidecek olanı istemektir. Çünkü tango kalacak olanların değil hep gidecek olanların dansı olmuştur.Biri terk edilmeye, yalnız bırakılmaya mahkumdur. Efsaneliğinden değil, doğasında vardır çünkü. Öyle ki bu dans, tüm hüznüne rağmen; asil, ağır başlı, kimi zaman öfkeli, kimi zaman ateşli, vazgeçilmez ve tutkulu bir dans olarak yer etmiştir insanların kafasında. Kimileri içinse Al Pacino’nun ‘Kadın Kokusu’ filmindeki unutulmaz dans sahnesinden hafızalarda kalandır her zaman.

Enteresandır Arjantin sokakların da ilk çıktığı dönemlerde ayıplanan, hor görülen bir dansmış tango. Şimdiler de en büyük tutkularından biri olmasına bakılırsa… Büyük şehre alışamayan Afrikalı göçmenler sıkıntılarını, hüzünlerini atarlarmış bu dansla sokaklarda. Daha sonralarda ise salonlara girmiş tango, salon dansı olmuş bir nevi ve tüm dünyaya yayılmaya başlamış , Buones Aires’ten yola çıkarak. Tabi ki tutkusu, güzelliği, anlamlılığı, yaşanmışlığı,öfkesi hırçınlığı da her geçen gün artarak günümüze kadar ulaşmış. Artık dünyanın her yerinde Milonga denilen özel geceler düzenleniyor ve yüz binlerce, milyonlarca insan tango yapıyor bu gecelerde. Adına bir çok okul açılıyor, eğitimi veriliyor, sokak, sahne gösterileri yapılıyor. Tango öyle büyüsü olan bir dans ki, ortam hiç önemli değildir onun için öyle ki; içeriden gelen müziğin sesini duyarak girdiğiniz bir yer hayal edin, orası bir balo salonu, bir bar hatta bir dans okulu da olabilir. Neden orada olduğunuz önemli değil ilk başlarda. Burada asıl önemli olan içeriye sizi davet eden o müzik ve o müzik eşliğinde dans eden çiftler. Duyduğunuz andan itibaren başınızı döndürmeye yetebilecek bir müzik o , devamlı değişen şarkılar, ritimler, fakat duygular hep aynı ve hep aynı yerden devam ediyor her defasında kaldığı yerden. Bir şarkı bitiyor, yenisi başlayana kadar insanların dansı hala daha devam ediyor. Dans eden bedenler değil ruhlar çünkü…

Diğer şarkı başlıyor tekrar ve aynı ritim yakalanıyor bir kez daha ve ardı ardına çalan parçalar… Gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürüyor bu duygu paylaşımı… Ve her defasında değişen partnerlerle, farklı duygular, hüzün, aşk, öfke, kıskançlık, sevgi… Yine dört ayak olmuş insan, yine elleri adamın ellerinde kadının ve yine tek beden.. Unutuyor insan kendini o esnada, kim olduğunu, ne olduğunu,nereye ait olduğunu, hüzünlerini, kederlerini,yaşadığı hayatı, geçmişini… İşte tam da orada yeni bir hayat başlıyor çünkü. Bütün duyguları yeniden hiç yaşamamışçasına yaşıyor ve yaşatıyor insan.

Ve sonra tango tutkusu oluyor insanın hayatta. Vazgeçilmezi oluyor, aşk oluyor, aşkı oluyor…

Bunları da sevebilirsiniz