Analiz 38

Şubat ayında dünya basınında yer alan «Çin Amerika’yı solladı” haberinin başlığı kısa, ancak tarihi anlamı çok büyük; Çin, bu bağlamda Batı’nın endişeyle izlediği tarihi dönüm noktasına imzasını atmış bulunuyor.Ocak ayı ortasından itibaren gelen işaretler Çin’in beklenilenin tersine 2016’dan önce, Amerika’yı ticaret hacmi açısından geçeceğini gösteriyordu.

Çin’in geçen yıl gerçekleştirdiği 3.87 trilyon dolarlık ithalat ve ihracat, ABD’nin gerçekleştirdiği 3.82 trilyon dolarlık ticaret hacmini geride bıraktı. 2012’ de ithalattaki büyümesi, ihracattakinden daha büyük olmasına rağmen Çin, 231 milyar dolar ticaret bilançosu fazlalığı kaydederken, Amerika aynı yıl 700 milyar dolar ticaret açığı vermiştir.Çin’in ekonomik gücü 7.3 trilyon dolar düzeyinde yani 15 trilyon dolarlık Amerikan ekonomisinin sadece yarısı kadardır. Buna rağmen Çin’ in ticaret bilançosunun çok daha iyi olduğu görülmektedir.

Dağarcık Türkiye’de 3 yıldır «Analiz” başlıklı yazılarımın bir çoğunda, önümüzdeki süreçte Amerikan ekonomisinin, bu politikalarla gidildiği müddetçe, çökebileceğini yazmıştım. Şimdi gerçekleşen ekonomik veriler bu tezimi daha da güçlendiriyor. Endüstri ülkeleri ilk kez 2013 yılı içerisinde, tüm dünyadaki üretimin sadece yarısından da az bir bölümünden sorumlu olacaklar. Amerika ve Avrupa ekonomik gücünü kaybederken Çin ve Brezilya gibi ülkeler sahneye çıkmaktadırlar. Bu gelişmeleri açıkça gören ABD, Pasifik´te Japonya, Güney Kore, Avustralya gibi müttefiklerine dayanarak Çin’i kuşatmaya çalışmaktadır. Washington bu amaçla kimi bölgesel birlik modelleri de inşa etti. 2011 yılında Pasifik’in sekiz ülkesi ile Trans- Pasifik Ortaklığı’nı (TPP) kurdu. ABD bu ortaklığı, Japonya’yı da üye yaparak genişletmenin peşindedir. Çin ise 16 ülkeyi kapsayan ve 2015’te hayata geçecek «Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık İlişkileri Anlaşması” (RCEP) ile önemli bir hamle gerçekleştirdi. Bu 16 üyeden 10’u Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) üyesidir.

Ekonomik krizin başladığı 2007 yılının ağustos ayında, başta ABD olmak üzere Batılı merkez bankalarının, piyasaya doğrudan 360 milyar doları bulan likidite enjeksiyonu yaşandı. Aynı hafta içinde FED iskonto faiz oranlarını da indirmişti. ABD Başkanı Bush’un kısa sürede açıkladığı «Reform Yasası” , ABD emlak piyasalarına devletin doğrudan müdahale etmesini öngörüyordu. Açık anlatımla, emlak piyasalarında borçlu konumdaki bireylerin kredi borçlarını devlet yüklendi. Beş yıldır gözlerimizin önünde gün ve gün yaşayarak izlediğimiz süreç budur, yani aniden ortaya çıkmış bir durum değildir. Fiilen neo- liberal köktenciliğin saldırgan finans politikalarının sonunun ilanı gerçekleşiyor. Açıklanan son veriler de bunu doğruluyor.

Emperyalizm ve onun vahşi ekonomik politikaları hızla çökerken, üreten sosyalist piyasa ekonomisi ve Asya, çoban yıldızı gibi parlamakta.

Aydınlık bir ay dileklerimle,

Bunları da sevebilirsiniz