Cenazelerin Hatırlattıkları: Barış Hemen Şimdi

Barışı istemek; barışın dilini kullanmak gerek. Tam da bu ülkede ölen gençlerin ailelerinin, ‘daha çok kan akmasın’ dediği; pek çok mecrada ‘barış hemen şimdi’ çağrılarının yapıldığı son birkaç haftada barış sürecini yavaşlatmak-durdurmak isteyen kişi, grup ve/veya ülkelere rağmen, ona sahip çıkmak açısından önemli ‘barış’ kelimesini daha sık kullanmak.

2013 yılının ilk ayı ölümlerle ve cenazelerle hatırlanacak gibi görünüyor. İçlerinden sosyal medyada ve ekranlarda en çok konuşulanıydı, Mehmet Ali Birand. Yaptıkları, programları anlatıldı çeşitli kanallarda; bununla birlikte cenazesi de yaptıkları kadar dikkat çekiciydi. Farklı meslek gruplarından, farklı inanışlardan, farklı etnik kökenlerden pek çok insan aynı cenazede dua ediyor. Protokol gereği orada bulunanların dışında, farklı bir dinin liderinin kalkıp bir başka dinin mekanındaki bir törene katılmasındaki inceliği ise ayrıca görmek gerekiyor. Sosyal medya veya kimi köşe yazarlarınca yazılan çirkin sözleri ise özellikle görmemek…

Bu yazıyı okuyan kimileri için yazıdaki ‘farklı dinler’, ‘farklı etnik kökenler’ vurgulamaları rahatsız edici olabilir. Bununla birlikte; çok olağan olması gerekmesine rağmen, bir cenazede olay çıkmadı diye sevinen; barışın dilini kullanmak üzere tüm özeni göstermeye çalışan kişiler için ise çok daha rahatsız edici olduğu görülmelidir.

‘Nereye Bakıyorsak Onu Görürüz’

Herkes kendi fikrini savunmakta ve onda ısrar etmekte (günün siyasi koşulları elverdiği ölçüde) özgür elbette; ancak önemli olan bu düşüncelerin haklılığı ve geçerliliğidir. Tüm bunları tartabilmek içinse farklı fikirleri de tartışmak, dikkate almak; en azından onlara aşina olmak gerekir. Bu yöntemin ise, malesef toplumun genelince benimsenmediği ifade edilebilir.

Elbette bu genelleme her genelleme gibi eksik ve eksik olan her şey gibi yanlıştır. Bu satırların yazarı da temenni eder ki, gelecek günler bu yanlışlamanın devamını getirsin; her konunun konuşulabildiği, tarafların birbirini anladığı veya en azından anlamayı denediği örnekler çoğalsın. Diğer yandan bilinir ki, kişi bilmediğinden korkar. Bilmediğini öteki olarak tanımlamaya meyli daha fazladır.

Tam da bu noktada okumak ve özellikle biyografi okumak insanı aşina kılar. Biyografilerin farkı, okuyucuya gerçek yaşam deneyimlerini sunmalarıdır. Biyografiler, kişilerin yaşadıkları dönemleri, farklı bakış açılarıyla farklı köşelerden değerlendirmelerini görmenin önünü açar, okuyucuya. Önyargılarımızı aşmamıza yardımcı olur. Önyargılar ve algılamaların değişmesi ise, işbirliği ve karşılıklı görüş alışverişinde bulunabilmenin yolunu açacaktır.

Güncel bir Otobiyografi: Birand

Can Dündar ilk gençliğimin yazarı… Pek çok kitabını neredeyse satır satır ezberlediğim yazar. Yazılarda okuduğunuz ve bizatihi birini okumakta olduğunuz devrik cümlelerimin esin kaynağı. Son dönemde daha az takip etsem de, Birand’ın ölümünden bir gün önce annemin hediyesi olan kitapla yeniden okumaya başladım, kendisini. Kitabın adı ‘Birand: Bir Ömür Ardına Bakmadan…’ 28 bölümden ve 408 sayfadan oluşan kitap, bölümlerinin kısa olması ve Dündar’ın akıcı üslubu sayesinde hızla okunabiliyor. Bu ara Birand’ın ölümünden dolayı her kitapçıda bulunabilecek bir kitap.

Yaşamında yapıp etmelerini hem eleştirenler hem de alkışlayanlar için, göz atmakta fayda olacak bir çalışma. ‘Doğum’dan ‘Kanser’e Birand’ın hayatını anlatırken; Brüksel’den Kıbrıs’a hem Türk dış politikasının hem de ‘andıç’ gibi iç politikada önemli izler bırakan konulara değinmesi bakımından değerli bir kitap. En çok satanlar listesindeki kitaplardan özellikle kaçınmak isteyenler içinse, not alıp daha sonra okumaları tavsiye edilebilir.

Bir de daha çok dinlemek tavsiye edilebilir; saygıyla dinlemek, karşılıklı dinlemek… Sonrasında barış gelecektir.

Birand: Bir Ömür Ardına Bakmadan

Can Dündar

Can Yayınları,

İstanbul, 2012,

408 s.

Bunları da sevebilirsiniz