İslam´da Bilimsel İlerleme ve Gerilemenin Nedenleri Üzerine Tezler (1)

İslam’ın «Altın Çağı”’nın bilimsel çalışmalar ile şekillendiği görülmektedir. Ancak daha sonra, Batı’ya göre bilimsel bir gerileme içine girdiği gözlemleniyor. Gerilemenin nedenleri üzerine birçok yaklaşım vardır. Bunlardan öne çıkan birisinin de, bilim ve teknoloji üretiminde, akıl (us) ile din arasındaki ilişkinin farklı algılanmasından kaynaklanmış olduğu söylenebilir. Batı’da reform hareketiyle us, dinin egemenliğinden kurtulurken, İslam dünyasında us, dinin egemenliğinde kalmıştır. Bunun sonucu olarak İslam toplulukları, Batı’yla ilişkilerinde edilgenlik içine girmiştir. Bu süreç devam etmektedir. Bu edilgenliğin bir parça dışında kalan ülkenin ise, laiklik ve halkçılık temelinde kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti olduğu açıktır.

İslam’da Bilim ve Teknolojide İlerleme

Araplar, çevre ülkeleri ellerine geçirince antik uygarlıkların yapıtlarıyla karşılaştılar. İslam öncesinin bilimleri (Ulum-el-avail) adını verdikleri antik dönem bilimlerini, dini tartışmalarda kullanmaya başladılar. Bu tartışmalardan İslam’da, 800’lü yıllarda, inanç alanında dahi usa ve bilime dayanmayı öngören ve Arapça Mutezile adı verilen bir düşünce hareketi ortaya çıktı. Mutezile hareketinin çıkışı, Emeviler’in koyu baskıcı yönetimine karşı, «Ümmet, imamını seçebildiği gibi onu azledebilir.” düşüncesi ile oldu (Ammara,1988). Mutezile mezhebi (Çizgidışıcılar; Marjinallar), Emevilerce kovuşturuldu, ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Daha sonra, Abbasiler Dönemi’nde, Halife Me’mun’un, Mutezile Mezhebi’ne girmesiyle İslam Devleti’nde usa dayalı bilimciliği savunan görüş toplumda egemen olmaya başladı.

Başlangıçta, Nasturiler aracılığıyla Yunan klasikleri çevrildi. Daha sonra Bizans’a, hatta Hindistan’a elçiler gönderilerek önemli bilim yapıtları toplandı. Bunların ivmesiyle, doğa bilimlerinde ve matematikte özgün denebilecek eserler üretildi. Araştırıcılar, usa dayalı Mutezile hareketini İslam’ın Altın Çağı olarak nitelendirmişlerdir (İhsanoğlu,1996).

Kimi bilimciler ise, genel olarak kabul gören bu görüşün aksine İslam dünyasında bilimsel üretimin daha öncelerde başladığını, İslam öncesi Arap uygarlığının kimi temel gökbilimi ve tıp biliminde gelişmeler kaydettiğini ve bu bilimlerin İslam dönemine değin yaşadığını yazmaktadırlar. Diğer yandan çevirisi yapılan Antik Yunan biliminin aslında yetersiz, eksik ve çelişkilerle dolu olduğunu, Antik Yunan’a ait olduğu sanılan bilimlerin Persler ile başladığını ve İskender’in Pers topraklarının fethetmesi sırasında Yunanca’ya çevrildiğini yazmaktadırlar (Saliba, 2008). Bununla birlikte, bunların da kökenlerinin Mezopotamya ve Mısır uygarlığından geldiği de dikkate alınmalıdır (Gürel, 2001).

Başlıca Bilim ve Bilimciler

İslam’ın Altı Çağı’nda öne çıkan bilim ve bilimcilerin başlıcaları şunlardır (Adıvar, 1996; Özakıncı, 2006; Ronan, 1993; Sezgin, 2007; Türkcan, 2009):

Kimya’da: Ebu Musa Cabir İbn Hayyan, ya da en çok kullanılan adıyla Cabir, metal işleme, kumaş ve deri boyama, sirke damıtarak asetik asit elde etme gibi kimyasal işlemlerin ayrıntılarını kitaplarında işlemiştir. Cabir, buharlaştırma, süzme, eritme, damıtma ve kristalleşme gibi yöntemler üzerinde çalışmıştır. Bilim tarihçilerinden Singer, onu « İslam simyasının ve dolaysıyla çağdaş kimyanın babası” olarak nitelendirir. El-Razi ise, simyacıların deneyle elde ettikleri sonuçlar üzerinde durmuştur.

Matematik ve Astronomi’de: İslam uygarlık tarihinin ilk büyük matematikçisi Sabit bin Kurra’dır. Matematik ve Astronomi’de öne çıkan adlardan birisi, Ebu Cafer Mahmut bin Musa el- Harezmi’dir. El Harezmi’nin Hint hesaplama tekniğini geliştirerek bulduğu sayı sistemi, bugün kullanılan sayı sistemidir. El- Harezmi, astronomi konusunda da önemli gözlemler yapmıştır.


Ebu’l Hasan ibn Yunus ise , «El-Hakimin Büyük Astronomi Cetvelleri” adıyla bilinen eseriyle, tutulmalarından gezegen kavuşumlarına kadar bütün astronomi olaylarıyla ilgili ayrıntılı bilgiler vermiştir. El-Biruni, daha çok astronomi temelli coğrafya ile ilgilenmiştir. Batı dünyasında daha çok şair Ömer Hayyam olarak bilinen Gıyas el-Hayyami, astronomi, matematik ve müzik üzerinde çalışmıştır. On beşinci yüzyılda da Uluğ Bey, astronomi üzerinde çalışmış, kendi adıyla bilinen rasathaneyi kurmuş ve bir medresenin kuruluşunu da gerçekleştirmiştir.

Fizik ve Felsefe’de: İbn el-Heyzem, özgün optik ağırlıklı fizik çalışmalarında bulunmuştur. En önemli eseri, El-Menazır (Optik)’tir. Ebu Yusuf el- Kindi ise, felsefe yanında fizik, coğrafya, jeoloji, meteroloji, astronomi ve astroloji konularında da çalışmıştır. Ortaçağ Avrupası’nda «Yorumcu” olarak bilinen İbn Rüşt, fizik yanında felsefe, mantık ve astronomi üzerinde yapıtlar da kaleme almıştır.

Coğrafya’da: Coğrafya alanında başlıca bilimciler arasında, Bilik el-Kıpçaki, İbn Hurdadbih, İbn Yakup İbrahim, El-Mesudi ve Zekeriye el-Kazvini sayılabilir.

Biyoloji’de: İslam bilimcileri, biyoloji alanına ağırlıklı olarak tarım ve tıpta yararlılık açısından yaklaşmışlardır. Bu alanda öne çıkanlar arasında, Ebu Hanife el-Dineveri, İbn el-Arabi, El-Cahiz, El-Kindi, El-Farabi, Kemalettin el-Demiri sayılabilir. El-Demiri’nin en tanınmış eseri, «Kitab-ı Hayat-ül Hayvan (Hayvanların Hayatı Hakkında Kitap)’dır. Tıp’ta, öne çıkanlar arasında Ebu Bekir el-Razi, tıp yazarlığı yanında başarılı bir hekim olarak tanınmıştır.

İbn Sina

Çiçek hastalığı ve kızamık konusunda eserler vermiştir. En tanınmış İslam tıp bilimcisi ise İbn Sina’dır. Eczacılık, otopsi yöntemleri ve aşı uygulaması üzerinde yoğunlaşmıştır. Ansiklopedik tıp eseri Kanun en bilinen yapıtıdır. Kitap, İslam ve Ortaçağ Avrupası’nda yaygın olarak kullanılmıştır. İbn Sina’nın bütün bilgi dallarını kapsatan Şifa adlı kitabı da Batı dünyasında etkili olmuştur.

İbn Sina’nın çağdaşı olan El-Zehravi, cerrahlık ve cerrahi aletler üzerine uzmanlaşan kitapları kaleme almıştır. İbn Sina’dan sonraki yüzyılda ise, İbn Rüst, El-Kuf ve İbn Nefis gibi tıpçılar öne çıkan bilimcilerdir.

İslam Bilimi’nin Özellikleri

– İslam bilimi başlangıçta, çeviriler üzerine inşa edilmiştir. Bu bağlamda, Antik Yunan, az da olsa Hindista ve Çin’den aldıkları bilimsel verileri açıklamışlar, yorumlamışlar ve birçok özgün katkı yaparak zenginleştirmişlerdir.

– Daha sonraları bilimsel üretime önemli katkılarda bulunmuşlardır. Ancak bu katkılar, çoğunlukla Batı tarafından ihmal edilmiş, görmezlikten gelişmiştir. Kimi yanlı bilim tarihçileri, İslam bilimcilerini, deneye dayalı üretimden daha çok, ansiklopedik bilgi toplama ve bunlar üzerinde yorum yapmaya ağırlık verdikleri şeklinde değerlendirmişlerdir.

– Bilimciler kendi alanları kadar diğer bilim alanlarıyla da ilgilenmişler. Kimileri, aynı zamanda hem felsefeci, hem de edebiyatçıdırlar.

– Bilim kişisi yetiştirme, usta-çırak ilişkisine dayanmıştır. Medreselerin açılması daha sonralarıdır.

İslam Bilimi’nin Evrensel Bilime Katkıları

İslam bilimcilerinin, başta matematik, astronomi ve tıp alanında olmak üzere bugün coğrafya, fizik, kimya ve biyolojinin kapsamına giren alanlarda varlık gösterdikleri bilinmektedir. Bunlar şöyle sıralanabilir:

– Matematik’te ve onun kollar olan cebir ve geometride evrensel bilime önemli katkıları olmuştur. Örneğin dokuz Arap rakamı ve bir noktayla gösterilen Hint sayı sistemini geliştirerek bugün kullanılan sayı sistemini bulmuşlardır. Bu, İslam biliminin evrensel bilimi armağan ettiği en önemli katkıdır denebilir.

– Fizik, İslam döneminde olgulara dönük deneysel bir nitelik kazanmıştır. Örneğin, değerli taşların özgül ağırlıkları ve optik kimi araçların gelişimi bu dönemde gerçekleştirilmiştir.

– Kimya alanındaki çalışmalar, başlangıçta günlük ve pratik amaçlara yönelik olmuştur. Daha sonraları birçok madde ve kimyasal etkileşim keşfedilmiştir. Gerçek kimya bilimi ve hekimliğin gelişmesinde önemli olan bu buluşlar, İspanya yoluyla Avrupa’ya geçmiştir.

– İslam biliminin evrensel bilime katkıları içinde en önemlilerinden birisi de, tıp alanındadır. İbn Sina’nın özelikle hekimlik alanı ağırlıklı Kanun adlı kitabı Avrupa üniversitelerinde uzun süre ders kitabı olarak okutulmuştur.

Sezgin (2007), daha ileri bir söylemle; «…Bugünkü Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin muayyen şartlar içerisinde, muayyen bir devirden sonra, başka iktisadi ve jeopolitik şartlar altında ortaya çıkan devamından ibarettir. Avrupa medeniyeti, İslam medeniyetinin bir çocuğudur.” der.

Kaynaklar

Adıvar, A. A., 1994. Tarih Boyunca İlim ve Din (Bilim ve Din) 5. Basım, Remzi Kitapevi, İstanbul.

Ammara, M., 1988. Mutezile ve Devrim(Çeviri; Akbaba,İ.).Yöneliş Yayınları, İstanbul.

Gürel, A. O, 2001. Doğa Bilimleri Tarihi. Birinci Baskı. Metis Yayınları, İstanbul

İhsanoğlu, E., 1996. Büyük Cihad’dan Frenk Fodulluğuna.İletişim Yayınları Birinci Basım, İstanbul.

Özakıncı, C., 2006. İslam’da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü. Otopsi Yayınları, İstanbul.

Saliba, G., 2008. İslam Bilimi ve Avrupa Rönasans’ının Doğuşu (Çeviri; Aksoy, G.) Butik Yayınları, İstanbul.

Sezgin, F., 2007. İslam’da Bilim ve Teknik (Çev. Aliy, A.) TÜBA Yayınları, Ankara.

Ronan, C. A., 2005. Bilim Tarihi, Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişmesi (Çevirenler: İhsanoğlu, E., Günercan, F.) TÜBİTAK Akademik Dizi, Ankara.

Türkcan, E., 2009. Dünya’da ve Türkiye’de Bilim, Teknoloji ve Politika. İstanbul Bilgi Üniversitesi.

Bunları da sevebilirsiniz