Uzunca bir süredir, Akkuyu’da kurulacak olan nükleer santral ile ilgili yazılar yazıyorum. Amacım, Fukuşima’da yaşanan nükleer felaketten sonra bir nebze de olsa kamuoyunu aydınlatmak, nükleer felaketin sadece yaşandığı ülkede değil, çevresindeki ülkeleri ve dünyayı nasıl etkilediğini göstermek. Ayrıca, nükleer santrallere karşı mücadele eden çevrecileri desteklemek.Çevrecilerin isyanlarına rağmen, Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurma girişimi tam gaz devam ediyor. Sinop’ta kurulacak olanla birlikte, Türkiye’nin enerji gereksiniminin yüzde 5’ini karşılamak için bunca riske girmeye değer mi? Kamuoyunun yüzde 65’ine göre değmez. Gündeme geldiğinden beri, santrale karşı protesto eylemleri son bulmuyor. Geçen yazımda da bahsettiğim gibi, 2011 yılının Aralık ayında, yeni ismiyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, nükleer santrali yapacak Rus şirketinden, bölge halkı ile sivil toplum kuruluşlarının yapılacak toplantılarla bilgilendirilmesini ve ikna edilmesini istiyor. Ancak toplantıya nükleer karşıtı çevreci örgütlerin girmesi yasak. Bu tür toplantılar, insanlar ikna edilinceye kadar süreceğe benziyor.
Türkiye’de nükleer enerjide halkı tatmin etmek için toplantılar yapıladursun…
Dünya nükleeri daha çok tartışmaya açtı. Hatta AB, nükleer enerjinin katkısıyla kalkınmasını ilerlettikten sonra, nükleeri «tu kaka” ilan etti. Bu noktaya gelmeleri bence dünyamız için son derece anlamlı. Nükleerden vazgeçmeleri, olası bir felaketten bizim de kurtulmamız demek.
Peki, Fukuşima olmasaydı ne olacaktı? «Her musibette bir hayır vardır” derler. Derler demesine de, olan ne yazık ki, Japon halkına oldu. Bu sarsıntıdan uzun süre kurtulacaklarını zannetmiyorum. Bu facia ve ardından gelen tsunami ile 210 milyar dolar maddi zarara uğradılar. Zarar santralin yıllarca ekonomiye sunduğu katma değeri, binlerce ölü ve yaralı ile fazlasıyla aldı götürdü.
Tamam, her devletin ekonomisini güçlendirme arzusu olduğunu biliyoruz. Peki, güçlü bir ekonomi için nükleer şart mı? Şart ise, o zaman her devletin bunu yapmaya hakkı var demektir. O zaman nükleer enerjiyi savunanlar, neden insanların gözünün içine bakarak atıkların zararsız olduğunu ya da bunları ne yapacaklarını açıkça söyleyemiyorlar? Almanya neden nükleerden vazgeçiyor? Bunun nedeni, yeraltı sularının nükleer atıklar ile kirlenmesi ve sorunu gelecek kuşaklara aktarmamak isteği olabilir mi?
Son bir soru daha; yenilebilir enerjiye yavaş geçilmesinin nedeni, fosil yakıt ve nükleer endüstrisinin verdiği 150 milyar dolar teşvik mi?
Bütün bu sorulara rağmen, Türkiye’de nükleer santrallerin kuruluşunun sonuna geliyoruz.
Ne diyelim Allah sonumuzu hayır etsin.