Irkçılık ve Tıp

ABD’nin iki ucu: Florida(1) ve Kalforniya’dan(2) gelen haberler, ırkçılığın 21. yüzyılda da hız kesmediğini gösteriyor. Bunlar kamuoyunun ilgisini çekebilen haberler. Ya çekmeyenler?

Irkçılık insanlık tarihi boyunca emperyalizmin ayrılmaz parçası olmuştur. Özellikle 19. Yüzyılın sonlarında kendini gösteren «(d)evrimci biyoloji” ve onun çocuğu olarak ortaya çıkan genetik bilimi, bir çok buluşa kapı aralarken kötü niyetlilerce suistimal edildi.

Endüstri Devrimi ile birlikte nitelik değiştiren kapitalizm, yeni ham madde kaynaklarına yönelirken, tıp insan yaşamı için bir umut olmaktan çok daha farklı bir zemine çekildi. İnsanların sınıflanması ve ırklar arası sözde farkların üstün ve aşağı ırk tanımlamalarını tetiklemesi ile Darwinci anlayış sosyal alana uygulandı. Zayıf olan hayatta kalamaz anlayışı ile aşağı ırkların üstün ırklar karşısında kaybolması ve/veya silikleşmesi olağan sayıldı.

Hastalık adları bile bu ırkçı tıp anlayışının ürünüdür. Gerçekte kromozom bozukluğu olan Trizomi 21, özellikle Mongolizm adı ile anılarak, Moğollar’ın aptal bir ırkın üyeleri olduğu algısı yaratıldı.

Emperyal hedeflere hizmet etmesi için İngiltere’de ortaya çıkan öjenizm, yani «soy iyileştirme” kavramı, ırkçılığa beşiklik etmiş, ABD’ye göç ederek serpilmiş ve yavaş yavaş uygulama alanı bulmuştur. Bir çok kişi Nazi Almanyası koşullarında yaşanan ırkçı tıp uygulamaları konusunda az ya da çok fikir sahibidir. Oysa, 20. Yüzyılın ilk yarısında özgürlük ülkesi olarak görülen ABD’de, 60 bini aşkın kişinin onayları alınmaksızın kısırlaştırıldığı gerçeğinden pek az kişi haberdardır. (3)

Yine pek az sayıda kişi o dönemde, ABD’de öjenizm ile ilgili yoğun çalışma içinde olan çok sayıda araştırmacının, Nazi Almanyası’ndaki meslektaşları ile karşılıklı ziyaretlere varan sıkılıkta bir ilişki içinde olduğu bilgisinden haberdardır. Nazi toplama kamplarında, özellikle ikizler üzerindeki vahşi ve acımasız deneyleriyle tanınan Dr. Mengele, belleklerimize kazınmış bir ad olmakla birlikte, onun bir asistan olduğunu ve onu yönlendiren hocası Verschuer’in değil ceza almak, yargılanmadığını bile kaçımız biliyor?

Irkçı tıp uygulamalarının II. Dünya Savaşı sürecinde kaldığını sananlar, fena halde yanılmaktadırlar. Savaş sonrasında ipliği pazara çıkan Nazizm yargılanıp cezaya çarptırılmış olsa da; toplama kamplarındaki tıbbi deneylerin sonuçlarını içeren belgelerin, Yeni Dünya’ya götürüldüğü konusunda güçlü kanıtlar vardır.(4)

Kisve değiştiren ırkçı tıp uygulamaları, savaştan sonra da olanca hızla sürdürülmüştür. Tedavisi bulunmadan önce başlatılan, ama tedavisi bulunduktan sonra da denekler bilgilendirilmeksizin sürdürülen ABD Tuskegee Sifiliz Çalışması’na (5) son verildiği tarih 1972’dir.

1946 yılında, Guatemala’da Amerikalılarca başlatılan (6) cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin bir çalışma; bilerek bulaştırma, bilgilendirmeme ve ne olduğu belirsiz tedavi yöntemlerinin sınanmasıyla Nazi dönemini aratmayacak acımasızlık sergileyerek, tarihte bir kara leke olarak yerini çoktan almış durumdadır.

Ne yazık ki, ırkçı tıp anlayışı üçüncü binyılda da iş başındadır.

Son kötü haber, dünyanın uzak köşesi Avustralya’dan gelmiştir. (7) Psikolojik sorunları olan çocukların, ebeveynlerinin onayı alınmaksızın kısırlaştırılması ve bugün için tıpta yeri olmayan psikoşirürji işlemlerine tabi tutulabilmelerine ilişkin yasal bir düzenleme hazırlığı, insanı dehşete düşürecek türdendir.

Günümüz insanının tıp algısı organ nakilleri, mucize girişimler ve elbette hekime başvurmadan önce sanal ortamda edinilen ön bilgilerle sınırlıdır. Batı kaynaklı ırkçı tıp anlayışının karanlık geçmişiyle ilgili neredeyse hiç bir bilgiye sahip değiliz. Bu bilgiye biraz olsun sahip olanları da, ırkçı tıp anlayışının varlığını günümüzde de sürdürdüğü konusunda ikna etmeniz için epeyce ter dökmeniz gerekecektir.

(1) http://www.psychologytoday.com/blog/science-small-talk/201203/is-the-man-who-killed-trayvon-martin-racist-who-cares

(2) http://translate.google.com.tr/translate?hl=tr&langpair=en|tr&u=http://www.dailymail.co.uk/news/article-2120031/Shaima-Alawadi-Iraqi-mother-dies-brutal-racist-attack-San-Diego.html

(3) http://www.whale.to/b/black_i1.html

(4) Stefan Kühl, The Nazi Connection. Eugenics, American Racism and German National Socialism, Oxford University Press, New York, 1998.

(5) Bad Blood, The Tuskegee Syphilis Experiment, James H. Jones, The Free Press, 1993. (1932’de ABD’de 399’u frengili ve 201’i kontrol grubunu oluşturmak üzere hastalıksız kişi üzerinde hastalığın gidişine ilişkin çalışma başlatılmıştır. Süreç içinde Penisilin’in bulunmasıyla hastalığın tedavisi de olanaklı hale gelir. Ancak, bu gelişme hiç yaşanmamış gibi çalışma sürdürülmüştür. Sonlanma tarihi 1972’dir)

(6) Matthew Walter Nature, 9 February 2012.

(7) http://www.naturalnews.com/035185_Australia_sterilization_children.html

Bunları da sevebilirsiniz