Çanakkale Muharebeleri ve Efsaneler

Çanakkale muharebeleri sadece Türkiye değil, dünya tarihinde de önemli bir yere sahiptir. Marmara ve Karadeniz’e geçişi sağlayan Çanakkale Boğazı ile Saroz Körfezi arasında yer alan Gelibolu Yarımadası ile Boğazın doğu tarafında yer alan Çanakkale’yi kapsayan Çanakkale Cephesi’nde gelişen bu muharebeler, I. Dünya Savaşı’nın tarafları olan İtilaf ve İttifak devletlerini, başta siyasal olmak üzere her açıdan etkilemiş ve savaşın beklenenden daha uzun sürmesine yol açmıştır. Cephenin açılma nedeni, İtilaf devletlerinin Alman blokajı nedeniyle Baltık Denizi’nden lojistik ulaştırmadıkları Rusya’ya yardım etmek ve Batı Cephesi’ndeki yani Avrupa’daki yoğunluğu Osmanlı topraklarına kaydırmaktır.

İtilaf Devletleri’nin 3 Kasım 1914’te, önce Çanakkale Boğazı’ndaki dış tabyalara, daha sonra Ege Denizi’ne kıyı şeridinde bulunan önemli noktalara saldırıları ile başlayıp, 19 Şubat 1915 günü Gelibolu Yarımadası’na çıkartma yapma girişimiyle açılan Çanakkale Cephesi, 18 Mart 1915’ten sonra şiddetli muharebelere sahne olmuştur. 18 Mart’ta denizden yapılan harekât başarılı olamayınca, 25 Nisan 1915’te İtilaf Devletleri, Gelibolu Yarımadası’na asker çıkartmıştır.

Çanakkale bölgesinde tutunamayan İtilaf orduları, Gelibolu Yarımadası’nda 1915 yılının Ekim ayına kadar direnmiş, Boğazları geçemeyeceklerini anladıkları Aralık 1915’ten itibaren önce Yarımadanın Güney bölgesini, 9 Ocak 1916’da da kuzey bölgesini boşaltarak çekilmişlerdir.

Çanakkale muharebelerinde gerek Türk tarafı, gerekse de İtilaf tarafında büyük asker kaybı yaşanmıştır. Çanakkale Boğazı’nın Avrupa yakasında: Uzunluğu 90, genişliği ise 8-25 km arasında değişen Gelibolu Yarımadası, İtilaf Devletleri’nin Boğazı geçmek ve Osmanlı Ordusu’nun da bunu engellemek için canla başla savaştığı ve yüz binlerce askerin yaşamına mal olan kanlı bir mücadeleye sahne olmuştur.

Bu mücadele, hem Mustafa Kemal (Atatürk) gibi büyük komutanların tarih sahnesine çıkmasını sağlamış, hem de Osmanlı İmparatorluğu’nun bir süre daha hayatta kalmasını sağlamıştır. Çanakkale Cephesi’nde olası bir Osmanlı yenilgisi, Boğazların İtilaf Devletleri’nin donanmalarına açacak, böylece müttefikleri Rusya’ya lojistik ulaştırmış olacak ve belki de Rus Devrimi (Ekim 1917) gerçekleşemeyecekti. İşte tam da bu nedenlerle Çanakkale Muharebeleri sadece Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletlerinin kaderini belirlememiş, aynı zamanda I. Dünya Savaşı’nın 1918 yılına kadar da uzamasına yol açmıştır. Çanakkale Muharebeleri’nde uzun süre bir başarı elde edilememesi, İtilaf Ordularının iki önemli devleti: Fransa ve İngiltere’de siyasal tartışmalara ve ardından da kabine değişikliklerine yol açmıştır.

Bazı İtilaf Devletleri’nde kabine değişikliklerine yol açan Çanakkale Cephesi’ndeki kanlı mücadele, aynı zamanda efsaneler üretilmesine yol açmıştır. Türk tarafında askerlere yeşil cübbeli, sakallı ermişlerin yardım ettiği ve zaferin onlar sayesinde kazanıldığı şeklinde yakın geçmişte üretilen efsaneler, İtilaf tarafında da 1/5 Norfolk Alayı’na bağlı Sandringham Bölüğü örneğinde olduğu gibi, toz bulutları içinde kaybolan birlikler şeklinde olmuştur. Oysa ne sakallı ermişler vardır, ne de toz bulutu içinde kaybolmuş birlikler. Gerçek şu ki, Türk askeri vatanın tek bir karış toprağını vermemek için canla başla mücadele etmiş, ellerinde Yarımadaya ait eski haritalarla ve kötü yönetilmiş taarruzlarda İtilaf askerlerine büyük kayıplar verdirmiştir.[1] Dünyada hiçbir savaş, «centilmenler savaşı” olarak adlandırılmamıştır. Ama Çanakkale Muharebeleri bu şekilde adlandırılmıştır. İşte Çanakkale’nin önemi buradadır ve

Dur yolcu, bilmeden gelip bastığın,

Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.

Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,

Bir vatan kalbinin attığı yerdir!…[2]

şiiri de boşuna söylenmemiştir. Çünkü Çanakkale elde edilen Türk başarısı, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolu ve inancı yaratmıştır.



[1] Sandringham Bölüğü, 12 Ağustos 1915’te Suvla’daki taarruzda büyük kayıplar vermiştir. Bkz. Tim Travers ve Birten Çelik, «Çanakkale Muharebeleri ve Kralın Kayıp Adamları”, Uluslararası Çanakkale Kongresi, Cilt.1, İstanbul; Kültür AŞ. Yayınları, 2006, ss. 83-93.

[2] Dur Yolcu Şiirinin şairi Necmettin Halil Onan’dır.