Feminizm ve Seçim

«Kadın hareketinin temeli seçim değil miydi? Ben işimden ayrılmayı seçersem, bu benim seçimim! Bu benim hayatım ve benim seçimim! Ben seçimimi seçiyorum!

Post-feminizmin temel taşlarından olan Sex and the City dizisinin bir bölümünde (4.07) prestijli bir sanat galerisinin yöneticisi olan Charlotte, işini bırakıp anne olma kararını ona şüpheyle bakan arkadaşlarına böyle savunuyor. Charlotte’un bu sözleri, «seçim feminizmi”nin ana fikrini çok iyi ortaya koyuyor.

Neoliberalizmin «seçim yapan birey”e yaptığı vurguyla birlikte ortaya çıkmaya başlayan «seçim feminizmi” kavramı, kimilerinin post-feminist olarak tanımladığı çağımızda her zamankinden daha güçlü bir halde. İlk kez Linda Hirshman tarafından ortaya atılan seçim feminizmi terimi, tamamen kişinin kendi seçimlerini yapabilme özgürlüğüne dayalı ve «Bu benim seçimim” cümlesini slogan edinmiş bir akıma işaret ediyor. Bu seçim söylemi altında kadınların yaptıkları evde kalmak, çalışmak, çocuk sahibi olmak ya da olmamak, evlenmek ya da bekâr kalmak gibi seçimlerin hepsinin aynı derecede geçerli olduğu ve hiç birinin yargılanamayacağı mesajı veriliyor. Bu söyleme göre, ülkenin en iyi üniversitelerinden mezun olmuş kadınların kariyerlerini bir kenara bırakıp evde çocuk bakma seçimleri, aktif bir şekilde kadın hakları için savaşmak kadar «feminist” bir seçim haline geliyor. Seçim kavramı, feminist eleştiriyi imkânsızlaştırıyor. Bu kadınların iş hayatından uzaklaşmalarını eleştirmek, en temel amacı kadınların kendi hayatları üzerinde kontrol sahibi olmasını sağlamak olan feminizmi çıkmaza sürüklüyor.

Seçim kavramı, kendini yalnızca «kariyer ve özel hayat ikilemi”nde göstermiyor. Aynı söyleme Batı’nın gittikçe pornografik bir hal alan ana akım kültüründe de rastlanıyor. Akademisyenlerin «striptiz kültürü” (McNair, 2002), «şehvet kültürü” (Levy, 2005), «hiperseksüel kültür” (Gill, 2003) ve «pornolaşmış kültür” (Paul, 2005) olarak tanımladığı cinsellik kokan ana akım kültür; kendini yarı çıplak kadınların yer aldığı ürün reklamları, seks ima eden dansların sunulduğu müzik videoları ve Playboy logolu t-shirt’lerle dolaşan kadınlar şeklinde gösteriyor. Erkek cinselliğini çok nadir teşhir eden ve büyük ölçüde kadın cinselliğinin pazarlanmasına dayanan bu kültürün tüm örnekleri, kadın cinsel özgürlüğünün ne kadar gelişmiş bir noktaya geldiğinin göstergeleri olarak sunuluyor (McNair, 2002). Kadınların bu kültüre dâhil olmak adına yaptıkları tüm seçimler, en az kadına şiddet karşıtı bir yürüyüşe katılmak kadar feminist davranışlar olarak yorumlanıyor.

Bazıları için ise striptiz ve pole-dancing türü aktivitelerin feminist olarak lanse edilmesi yeni bir feminizm türünün başlangıcına işaret ediyor. İngiliz feminist Natasha Walter’a göre, «yeni feminizm” artık kadının her hareketinin siyasi bir anlam taşıdığında ısrarlı değil (2010, 121):

«Eğer feminizm yarattığı devrimi onurlandıracaksa, yatak odasında artık yeri olmadığını kabul etmesi gerekiyor. Feminizmin geri çekilmesi, kadınların özel hayatlarını kolonize edemeyeceğini kabullenmesi gerekiyor. Feminizmin kadınların cinsel deneyimlerine katabileceği bir şey kalmadı. … Kadınlar artık büyüdü. Feministler onların büyümelerine yardımcı oldu ve kadınlara çocuk muamelesi yapmaktan vazgeçmeli”.

Benzer bir şekilde, Amerikalı yazar Naomi Wolf da bir «güç feminizmi”nden bahsediyor. Wolf’a göre güç feminizmi, «cinsel olan ve bunun için özür dileme ihtiyacı duymayan, iyi zevklerin iyi siyaset demek olduğunu anlayan ve sosyal değişim yapmanın kızların sadece eğlenmek istediği prensibiyle ters düşmediğini bilen” bir feminist akım (1993, 149-150). Ancak Wolf, bu akıma dâhil olanların «tek bir kadının seçimlerinin çevresindeki pek çok insanı etkilediğinin ve dünyayı değiştirebileceğinin bilincinde olduğunu” (1993, 149) öne sürüyor. Kadınların seçimlerinin diğer kadınları etkilemesi düşüncesi seçim feminizmi söyleminde yer almıyor. Seçim feminizmi de bu yüzden sorunlu bir hal alıyor.

Seçim feminizmi, kadınların yaptıkları tüm seçimlerin feminist olduğu varsayımına dayanıyor. Peki ya bir kadının seçimleri diğerlerini negatif bir şekilde etkiliyorsa? Üzerinde «porno yıldızı” yazılı t-shirt’ler gelişmekte olan ülkelerde üç beş kuruşa çalışan kadınlar tarafından imal ediliyorsa, onları giymek hala feminist midir? Göğüs büyütme operasyonları yalnızca belirli bir görünüşe sahip kadınların etkileyici olduğu idealini güçlendiriyorsa, bunu yaptırmak feminist bir seçim midir? Yoksa topluluk kavramından çok bireyselliğe değer veriyorsak, diğer kadınlara ve toplu bir feminist harekete karşı bir sorumluluğumuz yok mu?

Seçim feminizmi akımına kapılıp gitmeden önce cevaplanması gereken bir diğer soru da bu seçimlerin aslında ne kadar bireysel olduğu (Snyder-Hall, 2010; Gill, 2007, Hirschmann, 2010). İçinde yaşadığımız toplum ve kültüre bağımlı olduğumuzu kabul edersek, seçimlerimizin ne kadarı bize ait? Kendilerine şiddet uygulayan eşlerle birlikte olmaya devam eden kadınlar, seçimlerin sandığımız kadar bireysel olmadığını göstermiyor mu?

Seçim söylemine dâhil olmadan önce tüm bu sorular hakkında düşünülmesi gerekiyor.

Referanslar

Gill, R., 2003. From sexual objectification to sexual subjectification: The resexualisation of women’s bodies in the media. Feminist Media Studies, 3 (1), 99-106.

Gill, R., 2007. Critical respect: The difficulties and dilemmas of agency and «choice” for feminism: A Reply to Duits and van Zoonen. European Journal of Women’s Studies, 14 (1), 69-80.

Hirschmann, N., 2010. Choosing betrayal. Perspectives on Politics, 8 (1), 271-278.

Hirshman, L., 2005. Homeward bound. The American Prospect, [online]22 November. < http://prospect.org/cs/articles?articleId=10646>

Levy, A., 2005. Female Chauvinist Pigs. New York: Simon and Schuster.

McNair, B., 2002. Striptease Culture: Sex, Media and the Democratisation of Desire. London: Routledge.

Paul, P., 2005. Pornified: How Pornography is Transforming Our Lives, Our Relationships, and Our Families. New York: Times Books.

Snyder-Hall, R. C., 2010. Third-Wave Feminism and the Defense of «Choice”. Perspectives on Politics, 8(1), 255-261.

Walter, N., 2010. The New Feminism. 6th ed. London: Virago.

Wolf, N., 1993. Fire with Fire. London: Chatto & Windus.

Bunları da sevebilirsiniz