Sokaktaki Adam

Sokaktaki adam, Nazım´ın dediği gibi belki beş yaşındayken her gün kağıt helva yesem, 10 yaşındayken mektebe gitsem, 11 yaşındayken babamın bıçakçı dükkanından akşam ezanından önce çıksam, 21 yaşındayken ya işsiz kalırsam, 22 yaşındayken ya işsiz kalırsam ve bazen de işsiz kalarak tüm ömrü boyunca ya işsiz kalırsam diye düşündü.

Sokaktaki adamın belki babası da sokaktaki adamdı ve bu yüzden birkaç yıllık eğitim, ayda bir kırmızı et çok nadirde kağıt helva sağlayabildi çocuğuna ve bu yüzden, senin, benim, bizim farkına vardıklarımızın farkına varamadı sokaktaki adam. Ve belki de Cumhuriyet, Demokrasi, Laiklik gibi kavramlar yakınından bile geçmedi. Geçtiyse bile O´nun aklında hep ya işsiz kalırsam vardı.

Sen, ben, biz Cumhuriyet için endişe duyarken, O yırtık ayakbasının endişesini duydu. Sen, ben, biz demokrasiyi tartışırken, O tam yatmayan sigortasını ya işsiz kalırsam kokusuyla iş vereniyle tartışamadan susmayı öğrendi. Laiklik, kamusal alan tanımları O´nun kulağına belki hiç çalınmadı, çalınmış olsa bile laiklik değildi O´nun karnını doyuran, belki de laiklikti karnını doyuran O bunu hiç merak etmedi çünkü O ya işsiz kalırsam korkusuyla merak etmemeyi öğrenmişti.

Sen, ben, biz biraz mürekkep yalayıp, biraz da kitap okumuş olsak ve hayata dair, ya işsiz kalırsamdan başka kaygılar, korkular da taşısak, sokaktaki adam gibi olmadan, O´nun gibi düşünemeden, O da bizim gibi düşünemez.

Sokaktaki adam Karayılan´dı belki. Nazım´ın dediği gibi Karayılan olmazdan önce umurunda değildi Karayılan´ın kıyamete dek düşmana verseler «vatanı”. Çünkü O´nu düşünmeye alıştırmadılar. Yaşadı sokaktaki adam gibi ve belki de ölecekti sokaktaki adam gibi.

Sen, ben, biz beklemeli miyiz, sokaktaki adamın Karayılan olmasını? Beklemiyoruz değil mi? Yazıyoruz, çiziyoruz, konuşuyoruz… Peki duyuyor mu sokaktaki adam bizi, yoksa her seçimden sonra sokaktaki adama hayıflanarak suçu O´nda mı buluyoruz? Biraz daha mı kaygılanıyoruz O´nun için? Kaygımız bize mi?

Nazım inanmış adam, büyük şair. Hep derim dedem okusa anlar şiirlerini, ki kendisi de bir sokaktaki adam.

Sen,ben,biz Nazım olamayız belki ama sokaktaki adamın dilini öğrenmeli, O´nun kaygılarını yüreğimizde taşımalı, hissetmeli O´nun korkularıyla yatağa girmeliyiz. Konuşurken, kaygılarını paylaştığımızı O´na anlatabilmeli, kaygılarımızın ortak olduğunu, bu ülkenin refahı ile Cumhuriyet, Demokrasi, Laiklik gibi kavramların doğru orantılı olduğunu sokaktaki adam gibi anlatabilmeliyiz.Yoksa sen,ben,biz her seçimden sonra sokaktaki adamdan biraz daha uzaklaşacağız.

Bunları da sevebilirsiniz