Erdoğanın Irak Ziyaretinin Düşündürdükleri Ne Demişti Ne Yaptı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın Mart ayı sonunda Iraka yaptığı ziyaretin -kamuoyunda çok da tartışılmayan- ayrıntıları, Türkiyenin dış politikasında 2002den bu yana yaşanmakta olan savrulmayı bir kez daha gözler önüne serdi.

Irak bağlamındaki son gelişmeler; AKPnin, Türkiye açısından uzun dönemli stratejik çıkarların ön planda tutulmasını öngören politikalar yerine, Atlantik ötesinde kurgulanan ve ABDnin bölgesel çıkarlarını koruyup kollayan yaklaşımlarının görünürlüğünü arttırdı.

AKPnin Irak/Kuzey Irak politikası 2003 yılından bugüne, Kürt liderlere ambargo uygulamaktan (Türkiye karşıtı söylemleri ve terör örgütüne verdikleri destek nedeniylIrake), bölgesel Kürt yönetiminin başkenti Erbilin Başbakan düzeyinde ziyaret edilmesine kadar 180 derecelik bir değişiklik gösterdi. Erdoğan hükümetinin dış politikasındaki savrulmanın temel unsuru; Türkiyenin toplumsal, siyasal ve stratejik çıkarlarının ötesinde ABDnin uzun dönemli bölgesel planlamaları oldu.

5 Kasım 2007de Beyaz Sarayda yapılan görüşmede AKP hükümeti, 1 Mart krizinden sonra Ankara-Vaşington ilişkilerinin girdiği çıkmazdan kurtulabilmesi uğruna, Irak politikasında ABDnin çizdiği yol haritasını kayıtsız koşulsuz kabul etti. ABDnin işte bu yol haritası 2002den sonra zaten denge kurmakta sıkıntı çeken Türk dış politikasındaki savulmanın şiddetini arttırdı.

Yakın tarihin notları, AKPnin dış politikada geldiği noktayı, kendi retoriği ve alandaki pratiğine ilişkin çarpıcı örneklerle ortaya koymakta.

Başbakan Erdoğan, 28 Ocak 2004’te Vaşingtonda Stratejik ve Uluslararası Etüdler Merkezi’nde yaptığı konuşmada: «Federe Kürt devleti yaklaşımını sağlıklı bulmuyoruz. Etnik kökene veya mezhebe dayalı federal yapı Irak’ı paramparça eder. Yeraltı zenginliklerini tüm Irak halkı paylaşmalı. Ayrıca, belli bir bölgenin belli bir etnik yapıya verilmesi sakıncalı” dedi. Süreç içinde sadece federe Kürt devletini siyasal olarak kabul etmekle kalmayan Erdoğan, bu açıklamasından tam 7 yıl 2 ay sonra, federe Kürt devletinin başkenti Erbili “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı” sıfatıyla ziyaret etti. Erdoğan, yukarıdaki sözlerine karşın Kürtlerin Irak petrolünden yüzde 17 pay almasına da sessiz kalmayı tercih etti.

5 Mayıs 2005’te ise IKYB’nin Vaşington temsilcisi Kubad Talabani, ABD’deki düşünce kuruluşlarından Dış İlişkiler Konseyi’nde yaptığı bir konuşmada: «Kürt bağımsızlık hareketleri konusunda Türkiye’nin endişelerini gidermek için elimizden geleni yaptık. Başbakan Erdoğan’dan babama (Celal Talabani) gönderilen yakın dönemdeki bir mektupta Erdoğan, Türk hükümetinin Irak için federalizmi desteklediğini ifade etti. Bu ilk defa oluyor. İlk defa açıkça federalizm kavramını kamuoyu önünde onayladılar” dedi. Bu demeç basında da yer aldı. Ancak, Türkiyenin federalizme onay verdiğini ileri süren bu iddiaya AKP’den bir yalanlama gelmedi.

Sadece bu iki örnek, Irakın Türkiye açısından kritik önemi haiz idari yapısına ilişkin belirlenmiş olan stratejik yaklaşımdan, 7 yıl içinde nasıl vazgeçildiğini göstermek açısından büyük önem taşımakta.

Bu noktada daha önemli olan, AKPnin dış politikasındaki savrulmanın hangi noktalara uzanacağı konusunda kimsenin bir öngörüsünün olamaması.

Bunları da sevebilirsiniz