“Yoksulluk Ve Türkiye Gerçeği” Başlıklı Bir Söyleşiden Notlar

CHP İzmir İl Başkanlığı’nca düzenlenen «Cumartesi Söyleşileri”nin konuğu, 15 Ocak 2011 günü, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı Planlama Uzmanı Rahmi Aşkın Türeli’ydi. Türeli «Yoksulluk ve Türkiye Gerçeği” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümünden 1987 yılında mezun olan Türeli, Amerika Birleşik Devletleri’nin Güney Kaliforniya Üniversitesi Ekonomi Bölümünden yüksek lisans derecesi aldı. T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’ndaki görevinin yanı sıra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak ekonomi dersleri vermektedir. Türkiye ekonomisinin makroekonomik dengeleri, kriz, sanayileşme, istihdam ve yoksulluk konularında yapılmış çalışmaları bulunmaktadır.
Türeli, konuşmasının başında izleyeceği plan hakkında bilgi verdi. Üç bölüme ayırdığı sunumunda, yoksulluğun tanımı, ölçümü ve uluslararası karşılaştırmalar, Dünya’daki ve Türkiye’deki gelişmelerin ışığında Türkiye’de yoksulluk, yoksulluğu aşmaya yönelik politika önerilerine değindi.
İlk bölümde yoksulluğun mutlak ve göreli yoksulluk olarak ikiye ayrıldığını belirten Türeli, mutlak yoksulluğun, gıda yoksulluğu ve gıda + gıda dışı yoksulluktan oluştuğunu açıkladı. Gıda yoksulluğu, temel gıda maddelerine duyulan yoksulluk iken, gıda+gıda dışı yoksulluk temel ihtiyaçları; yani barınma, sağlık ve eğitimi kapsamaktadır. Yoksulluğun diğer türü ise temel ihtiyaçların karşılandığı ancak toplumdaki diğer insanlarla karşılaştırıldığında yoksul hissedilmesine neden olan göreli yoksulluktur. Kendimizi nasıl hissettiğimizle ilgili olan bu tür incelemelerde çok tercih edilmemektedir. Türkiye’de, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, gıda yoksulu insanların oranı, %0.48 iken, gıda+gıda dışı yoksulluk oranı %18.08 ile bir hayli yüksektir.
TÜİK verilerine göre 4 kişilik bir aile için, Türkiye’de açlık sınırı 287 TL, yoksulluk sınırı ise 825 TL’dir. Türeli bu rakamların ne kadar geçerli olduğunun sorgulanması gerektiğine vurgu yaptı. TÜRK- İŞ’in aynı doğrultuda yaptığı incelemede, açlık sınırı 738 TL, yoksulluk sınırı ise 2.405 TL’dir. TÜİK’in belirlediği rakamların gerçeği yansıtmaktan uzak olduğuna ve bunun da yoksulluk oranının düşük çıkmasına neden olduğuna Türeli dikkat çekti.
Konunun uluslararası boyutunda Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Gelişmişlik Raporu’na değinen Türeli, endeks belirlenirken Türkiye’de olduğu gibi sadece kişi başına düşen milli gelire bakılmadığını belirtti. Bunun yanı sıra, ortalama yaşam beklentisi, okullaşma oranı, okur-yazarlık oranı gibi konular da değerlendirilmektedir. BM çalışmalarında, milli gelir bazında yapılan değerlendirmelerde 57. sırada bulunan Türkiye, diğer verilere dayalı yapılan değerlendirmelerde bir anda 26 basamak gerilemekte ve 86. sırada yer almaktadır. Türeli Dünya genelinde bu kadar büyük düşüşün görüldüğü başka bir ülke olmadığını özellikle vurguladı.
İkinci bölümde, Dünya’da ve Türkiye’de yoksulluğun gelişimine değinildi. 1929’da Dünya’da yaşanan ekonomik bunalım ile birlikte sosyal devlet anlayışı doğmuş, ülkelerin ekonomi politikalarında devlet desteği büyük önem kazanmıştır. Küreselleşme ile birlikte bu yapıda değişime dikkat çeken Türeli, finansal liberalizasyon sonucunda dünya çapında sermaye hareketliliğinin arttığına değindi. Bu gelişmeler, devletlerin işlevinin değişmesine, örneğin Kamu İktisadi Teşebbüslerinin sayılarının azaltılmasına ve sosyal devlet anlayışından uzaklaşılmasına neden olmuştur.
Türeli sunuma Türkiye’de son 30 yılın ekonomik değerlendirmesini yaparak devam etti. Türeli’nin bu dönem için yaptığı değerlendirme şu şekildedir:
«Bu dönemde, iktisadi faaliyetlerin önemli ölçüde dalgalanmalar gösterdiği ve hızlı büyüme dönemlerinin finansal ve reel sektörlerde ortaya çıkan krizler ile ciddi biçimde kesintiye uğradığı görülmektedir. Ekonomik dengelerin zayıf olduğu bir ortamda sermaye hareketlerinin serbest bırakılması, Türkiye ekonomisini bugün de içinde olduğumuz kısa vadeli sermaye hareketlerinin belirleyiciliğinde oluşan yüksek reel faiz ve düşük kur döngüsüne sokmuştur. Bunun sonucunda ortaya çıkan tablo ise ülkenin iç ve dış borçlarının hızla yükselmesi, istihdam yaratamayan bir büyüme sürecinin oluşması, Gelir dağılımının bozulması ve yoksulluğun artması olmuştur.”
Türeli sunumunda Türkiye ile ilgili ayrıca, işsizlik konusuna da vurgu yaptı. Türkiye’de iş gücüne katılma oranının düşüklüğüne değinen Türeli, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) verilerine göre Türkiye’de 15-65 yaş arası için iş gücüne katılım oranının 1994’te 57,5 iken 2009’da 51,7 olduğunu belirtti.
Sunumunun son bölümünde Türeli, yeni politika önerilerine yer verdi. Türeli’ye göre, kapsamlı bir kalkınma stratejisi oluşturularak orta ve uzun vadede sürdürülebilir büyüme sağlanabilir. Bu amaca ulaşmak ise, kamu kaynaklarının arttırılması, ülke kaynaklarının en yüksek düzeyde kullanımı ve insan odaklı, sosyal uyuma önem veren ve çevreye duyarlı bir sürdürülebilir büyüme anlayışıyla mümkündür. Makroekonomik politikalar, istihdam politikaları, tarım politikaları ve sosyal politika çerçevesinde önerilere değinen Türeli, sunumunu sosyal yardım politikası örneği olan Brezilya modelini açıklayarak sonlandırdı. Bu model yoksul ve işsiz ailelere, çocuklarını okula göndermeleri ve iş aramaya devam etmeleri koşulu ile aile yardımı verilmesini içermektedir. Türeli, aksak noktaları bulunan bu program üzerinde çalışma yapılarak Türkiye için uygulanabilir hale getirilebileceğini belirtti.
Türeli sunumunun bitiminde salonda bulunan dinleyenlerin sorularını cevaplandırdı.

Bunları da sevebilirsiniz